Selam ile...

Selam ile...
Size yine bir fıkra anlatmak istiyorum.
Geçmiş bir zamanda gariban köylü kasabaya gelir, Caminin yanındaki köşkerin kösele ıslattığı kabın içindeki kirli suyu pekmez zanneder, açlığı aklına düşer ve yan taraftaki fırından taze bir ekmek alarak köşkere varır,”bana bir tabak pekmez ver ekmeğimle yiyeceğim” der. Köşker köylünün bu saflığına şaşırır, fakat belli etmez, “istediğinin pekmez değil, kösele suyu olduğunu” söylemez ve bir tabağa doldurarak verir. İyice yorulmuş ve acıkmış olan köylü büyük bir iştahla ekmeğini pekmez zannettiği kösele suyuna banarak yer. Karnı doyup, ekmek ve su bittiğinde ücreti ödemek üzere fiyatı sorar. Köylüyü cahil gören köşker yüksek bir fiyat ister. Köylü bir yandan “la havle” çekerken diğer yandan köşkere “Köylü garibanı da aptal zannetme,  pekmezinin de tadı yoktu” demekten kendini alamaz.
Bugünde birileri; ülkemizde bizlere, dünyada milletimize, pekmez diye kirli kösele suyu sunmaya ve içirmeye çalışmıyor mu ? Bizler, sunulanın ve içmemiz istenenin ve karşılığında bizden yüksek bir bedel ödememiz istenenin; pekmez olmadığını, aksine kirli kösele suyu olduğunu çok iyi biliyoruz, en azından bilmemiz gerekiyor.
Fakat, bizler de hem kirli kösele suyunu pekmez diye içiyor, hem de buna inanmadığımızı bile söylemiyoruz, söyleyemiyoruz. Bazen aklımıza bir şeyler söylemek düşüyor, ağzımıza söyleyeceğimiz bir takım kelimeler geliyor, ancak, ne oluyorsa oluyor. Kendimize susmayı telkin ediyor, konuşmamaya yemin ettiriyoruz.
Bu  “yersen” dayatmalarına kayıtsız ve sessiz kalma ve teslim olma halimizin temelinde “Acizlik ve Çaresizlik Sendromu” yatmıyor mu?
Bu “adam sende”, azıcık aşım, ağrımaz başım”, “kör olası hanede evladı iyal var” mantığımızın yanlışlığı ve ürettiğimiz veya yutturulan suni ve sanal korkularımızdan kaynaklandığı açıkça ortada değil mi?
Koca koca liderlerimiz ve partilerimiz “Reel Politik” diye tuttururlarsa, devletimiz gücün haklılığına ve meşruiyetine prim verirse, elbette gariban köylüm “Pekmezinin de tadı yokmuş” bile diyemeyecektir.
Halimizin hal olmadığı ve bize yakışmadığı açıkça ortadadır. Bir şeyler yapmak, bir yerden başlamak zorundayız. Başlayacağımız ilk nokta; kendimize ve birbirimize zavallı, çaresiz, aciz ve korkak olmadığımızı haykırmak ve herkes gibi insan olduğumuzu kabullendirmektir.
Herkes insan, biz de insanız. Fazlamız yok, eksiğimiz de yok. Biz kimseyi aldatmayalım, kimsenin de bizi aldatmasına izin ve fırsat vermeyelim. Kimsenin hakkına asla el uzatmayalım, kimse de bizim elimizden hakkımızı alabileceğini aklına bile getirmesin.        
Şimdilik hoşça kalın...