Selam ile…
Selam ile…
Bugün toplumumuzda ve dünyamızda işimize geleni alkışlıyor, hoş görüyor; işimize gelmeyeni yerin dibine batırıyoruz. Oysa, lehimize de olsa, aleyhimize de olsa Hakk’ın yanında olmalıyız.
Hak kavramı, şimdiye kadar anlaşıldığı gibi, zamana, duruma ve kişiye göre değişen izafi ve nisbi bir kavram değil, değişmez mutlak bir kavramdır.
“Hak değişmeyen doğrunun adıdır.”
Örneğin, “İşkence bir insanlık suçudur” hükmü bir Hak ölçüsü ise kim tarafından, kime karşı ne adına yapılırsa yapılsın bizim işkenceye karşı çıkmamız gerekir. İşimize geldiğinde, hoşumuza gittiğinde işkenceyi makul ve haklı görürsek, işimize gelmediğinde de karşı çıkarsak çifte standarda düşmüş ve adaletten uzaklaşmış oluruz.
“Adalet, herkese hakkını vermektir.”
Herkese eşit davranmak adalet değildir, hatta zulme bile dönüşebilir. Ancak; herkese hakkını vermek zorundayız; insan olmasının, emeğinin, aramızdaki anlaşmanın içinde bulunduğu durumun hakkını vereceğiz.
Bunun içindir ki, adil olmanın yolu, adil olan Allah’ı ve O’nun adil ve değişmez ölçülerini tanımayı gerektiriyor.
Diğer yandan Allah’ın insanı bir tarağın dişleri gibi eşit yarattığını unutmamayı gerektiriyor.
Yine ahirete imanı ve kul hakkını düşünce ve davranışa esas almayı gerektiriyor. Aksi takdirde bir beşeri düşünce, bir nefsani zaaf veya şeytani telkin bizi farkına bile varmadan adaletten uzaklaştırabilir, çifte standartlı olabilir, zulme bulaşabiliriz.
Devam edeceğiz. Şimdilik hoşça kalın…