Bir odada sıkışıp kaldığınızı düşündünüz mü hiç? Hatta sıkışıp kalırken elinizde olmadan kıpırdayamadığınızı da düşünmenizi istiyorum.

Bir odada sıkışıp kaldığınızı düşündünüz mü hiç? Hatta sıkışıp kalırken elinizde olmadan kıpırdayamadığınızı da düşünmenizi istiyorum. Ve şimdi de mütemadiyen bu şekilde yaşamak zorunda kalıyorsunuz diyorum son olarak…

Kendinizi nasıl hissediyorsunuz diye sorduğumda cevap vermekte zorlanabilirsiniz. Fakat aşağıda etkili bir alıntı paylaşıyorum sizinle, ne demek istediğimi anlayacaksınız artık.

“10 dakikalık bir filmin yılın en iyi Kısa Film unvanı kazandığı ve sinemada gösterime gireceği açıklandı. Filmi merak edip izlemeye gelen büyük bir kalabalık toplandı. Seyirciler salona girdi ve film oynamaya başladı ama bir gariplik vardı.

Film başlayalı 6 dakika olmasına rağmen ekranda aynı sahne vardı, kamera açısı sadece bir odanın tavanını gösteriyordu. 7.dakikada aynı sahnede bir değişiklik olmadan geçince seyirciler şikâyet etmeye başladılar ve bazıları zamanını kaybettiğini söyleyerek salondan ayrılmak istedi. Aniden kamera açısı tavandan yere indi ve omurilik felci, tamamen engelli, yatağa uzanmış bir bayan görüldü…

Ve şu cümle yazılıydı:
“Bu engelli bayanın hayatının her saatinde gördüğü sahnenin sadece 8 dakikasını size sunduk ve siz buna 8 dakika bile katlanamadınız!

Hayatınızın her saniyesinin değerini bilin...”
Alıntıdır.

Rahmetli babam, yaşadığın hayata şükretmek için senden daha kötü durumda olan hayatları bilmen gerekir derdi. Ne kadar doğru dermiş. Bilmediğimiz bir hayatı yaşamadan anlayamayız.

Hayatın gerçekleri nasıl yaşadığınızı hissettiğiniz kadardır. Hep daha iyisi, hep daha kötüsü vardır. 

Şükretmek, tevekkül etmek insanın ruhuna iyi gelir.

Ne kadar yaşadığımız değil nasıl yaşadığımızdır önemli olan.

Sağlıkla  huzurla …