Önceki yazının devamı…
Fatih’e ilginç gelmişti bu yaş ve bu kadar tedavi:
- Siz nasıl başladınız efendim bu zehre? diye merakla sordu.
—Arkadaş kurbanı oldum efendim. Biraz da annemin, babamın ilgisizliği…
- Biraz açar mısınız efendim?
- Hay, hay açayım efendim, dedi M.İ. Annem ve babam çalıştıkları için benimle hiç ilgilenmezlerdi. Aynı evde yaşamamıza rağmen, hemen hemen onlarla hiçbir diyoloğum olmadı. Biz, bir arkadaşımla macera olsun diye başladık. Bir daha da kurtulamadım. Ailem farkına varınca vazgeçirmek için zor kullandı, bu daha da kötü oldu. Ailen seni eroinman olarak görüyorsa, dibe vurursun Doktor Bey. Ne yazık ki hayat tatmin edici gelmiyor! Yeter ki bir defa kayma!
Notlarını alan Fatih başını kaldırarak:
- Gençler dedi, atalarımızın çok güzel bir sözü var bu hususta. Sizlerle onu paylaşmak isterim: “Yağmuru yel azdırır, insanı el azdırır.” diye.
İçerdekiler başlarıyla tasdik ettiler. Fatih:
- Hayata tekrar dönmek ister misiniz kardeşim? dedi M.İ’ ye.
- Dönmek istemez miyim Doktor Bey, 13 kez tedavi gördüm. Niçin gördüm? Bu zıkkımdan kurtulayım diye. Ama, ne domuz arkadaşlarım beni kendi halime bıraktı, ne de bu meret!..
Genç ağlamaya başladı. Fatih biraz bekledikten sonra:
- Kardeşim, dedi, acısı çok büyük bir genç olarak, gençlere neler tavsiye edersiniz?
Genç biraz düşündükten sonra:
- Gençlere hiçbir şey tavsiye etmiyorum!.. dedi.
- Niçin?
- Babaların çocuklarıyla şefkatle ilgilenmelerini tavsiye ediyorum da ondan!
- Teşekkür ederim kardeşim.
Gençler! Her birinizin hayat hikâyesi ilginç bir roman, ilginç bir film, ilginç bir tiyatro konusu sanki!..
M.İ, Fatih’in son cümlelerini hiç dinlemiyordu. Cebinden iri bir bıçak çıkardı, ağzını açtı ve başladı bacaklarını kaşımaya. Fatih’in, ağzı açık kendisine baka kaldığını görünce:
- Korktunuz mu yoksa Doktor Bey? dedi.
- Vallahi korkmadım desem yalan söylemiş olurum, korktum! Hangimize saldıracaksın diye onu merak ediyordum.
- Doktor Bey, bizler vücudumuzu tırnaklarımızla kaşımayız. O tatmin etmez bizleri, dedi ve bacağını göstererek:
- İşte böyle kanayıncaya kadar bıçakla kaşırız biz. Buradaki bütün arkadaşların bacakları da hemen hemen benimki gibi Doktorum. Ölmüşüz biz! Biz pisliğiz! Biz kokmuş leşiz sanki! Doktorum sen iyisimi bizlerden vazgeç. Bizleri yok say. Sen bu mikrobu kapmayanlara bak! Bilmem halimizi anlatabildim mi?
- Anladım kardeşim, anladım da!.. Ben de bu mikropların sağlıklı kişilere hangi kanallardan geçtiğini, hangi kanalları kullandığını teşhis ve tespite çalışıyorum! Bilmem ben de anlatabildim mi meramımı?
- Öyleyse ben sana kısaca söyleyeyim Doktor Bey kardeşim dedi, M.İ: Başta madden ve manen tatminsizlik! Sonra, kötü arkadaş! Sonra, merak! Sonra, “Bir defa kullansam ne olur ki?” düşüncesi! Sonra, arkadaş edinme endişesi! Sonra, ana babanın sevgisizliği, ilgisizliği ve kendilerinden ve kendi işlerinden başkalarını hiç düşünmeme hastalığı!.. Daha sayayım mı Doktor Bey?
- Ne kadar da güzel özetlediniz kardeşim, dedi Fatih. Allah sizden razı olsun! Allah sizleri çaresiz hastalığa sürükleyen bu canavarın elinden en kısa zamanda kurtarsın!..
İçerdekiler bu güzel duaya en kalbi duygularıyla “Âmin!” dediler. M.İ ise her iki yanındaki arkadaşlarına bir şeyler fısıldıyordu. Onlar ise “yok” manasına başlarını sağa sola sallıyorlardı. O ise hiç kimsenin konuşmasını dinlemiyordu; önemsemiyordu da.
Fatih notlarını aldıktan sonra:
- Teşekkür ederim kardeşim. Yanınızdaki bayanı dinleyelim, lütfen, dedi.
- İsmim A.K, 14 yaşından beri eroin bağımlısıyım. 60 kez tedavi gördüm. Her defasında hastaneden kaçtım. Sokaklarda potansiyel suçlu gibi dolaşıyorum. Sokakta ölmek istemiyorum ama aşırı doz almaktan da kurtulamıyorum. Annemi çok üzdüğüm için çok üzgünüm. Ama ne yapayım?
A.K’nın ellerini açarak: “Ama ne yapayım?” deyişi gerçekten çaresizliğini en iyi ifade ediyordu. Fatih ona şöyle bir soru yöneltti:
— Bu zıkkıma nasıl ve niçin bulaştınız kardeşim? dedi.
Kızcağız, “Doktor Bey” diyerek söze başladı.
- Henüz 19 yaşındaydım. Birkaç kez âşık oldum veya ben öyle hissettim kendimi. Kiloluydum. Erkeklerin bundan dolayı benden uzaklaştığını sandım. Zayıflığına özendiğim bir kız arkadaşım vardı. Nasıl zayıfladığını sordum. Eroin aldığını söyledi. Böylece zehirle tanıştım Doktor Bey. Ama yavaş yavaş da girdaba sürüklendiğimin farkındaydım. Demin de belirttiğim gibi, sık sık tedavi olmama rağmen, bir türlü bu zehirden kurtulamadım.
- Niçin?
- Çünkü arkadaş çevremden kurtulamıyordum.
Ağlamaya başladı A.K. ve sözlerine biraz ara verdikten sonra:
- Artık ben, yaşayan bir ölüyüm Doktor Bey! Şunu da unutmayın! Notlarınızın bir köşesine yazın! Kısa bir süre sonra bir çöplükte cesedimi bulacaksınız!
Fatih hayretle:
- Allah korusun kardeşim! Anlayamıyorum sizleri, niçin illa da çöplüğe talip oluyorsunuz ki?
A.K, gayet kendinden emin:
— Doktor Bey! Doktor Bey!.. dedi, Allah kendisine sığınanı korur! Biz problemimizin çözümünü Allah’a değil, eroine havale ediyoruz! Anladın mı şimdi Doktor Bey? Eroin de problemimizi ancak bu kadar çözüyor; buraya kadar çözüyor. ! Biz yaşayan ölüyüz, biz çöplüklere layığız Doktor Bey!..
A.K, iç çeke çeke ağlarken bir yandan da gözyaşlarını siliyor, bir yandan da parmaklarını ısırıyordu.
— Gençlere neler tavsiye edersiniz efendim?
— Gençler, kendi öz canlarını seviyorlarsa bu mikroptan uzak dursunlar! “Bir defa denemekten ne çıkar?” diyerek demesinler, deneyerek kendilerini aldatmasınlar, kendilerini diri diri ateşlerde yakmasınlar derim.
- Hayatınızdan memnun musunuz? Ne olmak isterdiniz?
A.K iç çekerek bu soruya şöyle cevap verdi:
- Gönül ne istemez ki Doktorum! Ama biz, kötülüğün en kötüsünü istedik; onu da bulduk. Bak sana açık yüreklilikle bir hususu daha belirteyim.
- Buyurun efendim.
- Bunu da not al!
- Alıyorum efendim!
- Bazı gençler, bizim yaşadığımız başıboş hayata bakarak: “çılgınca eğleniyorlar, hayatlarını diledikleri gibi yaşıyorlar, hayatlarının tadını çıkarıyorlar!” diyerek bize imreniyorlar. Senin anlayacağın bu hayatın içi bizi yakıyor, dışı da onları!.. Hiç denemelerini tasfiye etmem!
M.İ, yine her iki yanındakilerine bir şeyler fısıldıyordu. Belli ki bir derdi vardı. Yanındakiler de “yok” anlamında omuzlarını kaldırıyorlardı. Bu olay Fatih’in de dikkatini çekmişti ama üzerinde durmadı. A.K’ye dönerek:
— Çok açık yüreklilikle anlattığınız için, özellikle teşekkür ederim kardeşim! Yanınızdaki Beyefendiyi de dinleyelim. Lütfen.
—İsmim K.G, 17 yaşında tıp tahsili için Malatya’dan İstanbul’a geldim. Hemşerilik ayağına eroinle tanıştım. Hayatım ters yüz oldu. Ailem beni kurtarmak için İstanbul’a geldi. Çok yıprandılar. Benim yüzümden çok acılar çektiler. (…) Şu an yapabileceğim bir şey de yok, artık olan oldu… Düzelmem de zor, ailemin sabırlı olması lazım. Onlar da bunun farkındalar zaten, dedi.
— Okulu bıraktınız mı? dedi Fatih.
— Evet! dedi K.G.
— Niçin?
- Ah Doktor Bey, ah!.. Sen anlayamazsın bizi! Anlamaya çalışsan da anlayamazsın! Eroinle bir kez tanışan, onun dışındaki her şeyini bırakır.
— Anladım efendim. Okulunuzu bıraktığınıza göre ne yapmak istiyorsunuz?
K.G, kahkahayla gülerek:
— Doktor Bey, dedi, hayatın anlamını ararken, yolumun eroine çıkması öldürdü beni. Ben, felsefeye meraklı bir gençtim. Sıkıştığımda da imdadıma yetişecek dini bir bilgim yoktu. Saplandım batağa, saplandım girdaba!..
“Ben kimim, nereden geldim, nereye gidiyorum, hayatın manası nedir? Öldükten sonra ne olacağım?” gibi temel sorulara, doğru ve doyurucu cevaplar bulamadım. Üstün körü anlatılanları da ben beğenmedim, daha doğrusu tatmin olmadım işte! Bu soruların doğru cevaplarını bulamayınca da bunalıma düştüm. Sonunda, kurtuluşu sorunları unutmakta buldum. O zaman da uyuşturucunun kucağına düştüm.
Doktor Bey, işte gördüğünüz gibi, ateşler içinde kıvranıyorum! dedi.
- Kardeşim sizin hikâye de olayın bir başka yönünü öne çıkardı. Çok ilginç! Neyse… Ne olmak istiyordunuz?
- Tıp öğrencisiydim demiştim ya!
- Pardon, pardon!.. Unutmuşum. Evet, meslektaş olacakmışız ama olmadı. Olsun. Dünyanın sonu da değil ya. Sağlık olsun.
- Teşekkür ederim efendim.
- Ne tavsiye edersiniz gençlere?
K.G anlatmaya başladı, Fatih de not almaya. Delikanlı şöyle anlatıyordu gençlere tavsiyesini:
— Doktor Bey, benim gençlere âcizane tavsiyem, belki buna hakkım da yok ama şudur: Bilemedikleri, içinden çıkamadıkları sorunlarını, hiç çekinmeden, insanların kınamasından korkmadan işin ehline sorsunlar! Yine tavsiyem şudur ki, kötü alışkanlıkların her türlüsünden uzak dursunlar!.. Yangından kaçar gibi kaçsınlar. Tahsil hayatlarını ne pahasına olursa olsun yarıda bırakmasınlar; tamamlasınlar! Bana baksınlar işte!.. Etrafındakilere hayat dağıtabilecek bir doktor, doktorların bile tedavi edemediği bir pisliğin içinde kıvranarak ölüyor! Bundan daha ibretlik bir olay olabilir mi?
— Maalesef haklısınız. Teşekkür ederim!
Devam edecek…