Gayb; kelime olarak, gizli olan, göze görünmeyen, kayıp, belirsiz, his ve aklın ötesinde kalan, insan tarafından kavranamayan, manevi âlem gibi anlamlara gelmektedir.

Gayb; kelime olarak, gizli olan, göze görünmeyen, kayıp, belirsiz, his ve aklın ötesinde kalan, insan tarafından kavranamayan, manevi âlem gibi anlamlara gelmektedir.
Terim olarak ise, bilinmeyen her şey, kişinin içinde bulunduğu saha ve çevresinin dışındaki bilgi ve malumat anlamında kullanılmaktadır.
Gayb, kişinin bilgi durumuna göre farklılık göstermektedir. İstanbul’u hiç görememiş biri için İstanbul, hayalin bulutları arkasında bir şehirdir. Bildiği İstanbul değil, hayalinde canlandırdığı bir İstanbuldur. Kişinin bilmediği şey, onun için gayb sayılır. Bir başka kişi onu biliyorsa onun için o mesele gayb değildir. Özellikle geçmişe ve tarihe ait olaylar böyledir. Geçmişteki o olaylar hakkında bilgisi olan için o olaylar gayb olmaktan çıkmıştır. O konu hakkında bilgisi olmayan için gayb olma durumu devam etmektedir.
İnsan olarak, geçmişe ait bilmediğimiz birçok olay olduğu gibi, içinde yaşadığımız hayatın da birçok meselesini anlamakta ve yorumlamakta zorluk çekmekteyiz. Farklı pencerelerden bakmak, bizi farklı sonuçlara götürmektedir.
Bir mekânda bulunduğu durum itibariyle de farklılık göstermektedir. Zeminde yürüyen için, görmediği arka sokaklar gaybtır. Aynı kişi, minarenin başına çıkarılsa, ufku genişleyecek, eskiden gayb olan şeyler gözünün önünde olacaktır. Bir balona bindirip daha yukarılara çıkarılsa, ufku daha da genişleyecek, aşağıdaki için gayb hükmünde olan şeyler onun gözünün önünde cereyan edecektir.
Cin ve melek açısından da durum benzer şekildedir. Belli bazı şeyler onlara malum, diğer varlıklara ise gizlidir. Bazı şeyler de hepsine gizlidir.
Gizli şeylerin tümü, Allah tarafından bilinmekte olup, onun bilgisinde açık ve seçiktir. Hiçbir şey ona gizli değildir. Onun bilgisinde gayb yoktur.
İnsanın duyguları itibariyle de farklılık göstermektedir. Gözle görülenler, kulak ve diğer duyu organları için gayb sayılmaktadır. İşitilen bir şey de göz için aynı şekildedir. Güzel bir manzarayı görürüz ama duymayız; sesi duyarız ama görmeyiz. Çünkü her duygunun sınırları ve alanları farklıdır. Bu farklılığı eksiklik olarak anlamak ta uygun değildir. Akıl ve his ise, olaylara daha farklı bakmakta ve farklı hissetmekte, farklı biçimde algılamaktadır. Aklın gözü ile başımızdaki gözün kabiliyetleri ve algılamaları farklıdır.