Gazze dünya gündeminin birinci sırasına oturdu. Yahudiler Filistin’e gayrı meşru olarak yerleştiğinden beri Filistin’e ve Ortadoğu coğrafyasına huzur yok.

(23 Aralık Rim’in doğum günü. İsrail’in katlettiği binlerce çocuktan biri. Onun hatırasına)

Gazze dünya gündeminin birinci sırasına oturdu. Yahudiler Filistin’e gayrı meşru olarak yerleştiğinden beri Filistin’e ve Ortadoğu coğrafyasına huzur yok. Tarihin derinliklerinden aldıkları huzur bozuculuk işini devam ettirmeye sanki yeminliler. Ne kendisi rahat ediyor ne de etrafına rahat ettiriyor. Tarihte üç peygamberi öldürmüş, birini de öldürmeye teşebbüs etmiş bir milletten bahsediyoruz. Kendilerini insanlığa çağıran peygamberlerini öldürenler, normal insanlara asla acımaz, acımadıklarını da fiilen göstermeye devam ediyorlar. Yahudiler, Hz. Zekeriya'yı (as) bir ağacın kovuğuna saklanırken ağacı ikiye bölerek öldürmüşler, sonrasında oğlu Hz. Yahya'yı da (as) başını keserek şehit etmişler, Cercis’i de (as) etlerini tırmıkla tarayarak şehit emişlerdir. Hz. İsa (as) ı da öldürmeye teşebbüs etmişler ama Allah fırsat vermemiş.

İsrail oğulları ismini bir peygambere izafeten almışlar, ancak sadece ismini almışlar, ahlakı ile aralarında dağlar gibi uçurumlar var.

Yusuf (as) zamanında Mısır’a yerleşirler. Mısır’da firavunlar döneminde ağır baskı ve zulme maruz kalırlar. Bir dönem erkek çocukları firavunun emri ile öldürülür. Zulmün ne kadar kötü bir iş olduğunu öğrenmiş olmaları gerekirdi, öğrenmemişler.

Hitlerin zulmüne maruz kalmışlardı, buradan da ders çıkarmamışlar.

Gazze’de yaptıkları firavunun ve Hitlerin kendilerine yaptığı zulme rahmet okutacak dereceye ulaştı. Çocuk, kadın, yaşlı demeden herkesi öldürüyorlar, bitkileri, hayvanları telef ediyorlar. Şehirleri yakıp yıkıyorlar. Gazze’de şu anda bir soykırım yapıyorlar, dünya barışının temelini dinamitlediler.

Zulüm ile abat olan kahırile berbat olacak. Allah’ın kâinata koyduğu kanunu böyle. Zalim zulmüne devam ediyorsa, mazlum da direnmeye devam ediyorsa zalimin sonu yakın demektir.

Musa’ya (as) peygamberlik verilince onun rehberliğinde mısırdan çıkarlar ve Tih sahrasına gelirler. Filistin topraklarına yerleşmek üzere geliyorlar. İşler de burada karışmaya başlıyor.

“Hani Mûsâ, kavmine demişti ki: “Ey kavmim! Allah’ın, üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani içinizden peygamberler çıkarmıştı. Sizi hükümdarlar (kendinizin efendisi) kılmıştı ve (diğer) toplumlardan hiçbirine vermediğini size vermişti.

“Ey kavmim! Allah’ın size yazdığı kutsal toprağa girin. Sakın ardınıza dönmeyin. Yoksa ziyana uğrayanlar olursunuz.

“Dediler ki: “Ey Mûsâ! O (dediğin) topraklarda gayet güçlü, zorba bir millet var. Onlar oradan çıkmadıkça, biz oraya asla giremeyiz. Eğer oradan çıkarlarsa, biz de gireriz.” (Maide, 5/20-22)

Aralarında iki tane peygamber var, Musa (as) ve Harun (as). Onların rehberliğinde firavunun zulmünden kurtulmuşlar, mısırda birçok mucizeyi yaşayarak görmüşler, Kızıldeniz mucize olarak yarılmış ve kendileri oradan geçmişler, arkalarından gelen firavun ve askerleri orada boğulup yok olmuşlar. Bütün bunları yaşayarak gelmişler. Bütün bunlara rağmen peygamberlerine verdikleri cevaba bakınca nasıl bir tıynete sahip oldukları daha iyi anlaşılacaktır.

«Ey Musa! Onlar orada bulundukları müddetçe biz oraya asla girmeyiz; şu hâlde sen ve Rabbin gidin savaşın; biz burada oturacağız» dediler” (Maide, 5/24)

İki tane peygamber ve Rableri gidip savaşacak, düşmanı oradan temizleyecek beyler de gelecek paşa paşa oturacaklar. Ne güzel değil mi?

“İsrâiloğulları’ndan kâfir olanlar, Dâvûd ve Meryem oğlu Îsâ diliyle lânetlenmişlerdir. Çünkü onlar isyan etmişlerdi ve sınırı aşıyorlardı.” (Maide, 5/78)

Bozgunculuk, tarihi temellerinden beri devam ediyor. Irkına çekiyor bu lanetli Siyonistler.

Konuyu işlemeye devam…