(Geçen haftadan devam)

(Geçen haftadan devam)

Balkanlarda yanan bir kıvılcımı bahane ederek bütün dünyayı saran bir savaş başlatıldı. Bu savaşın ana hedefi, Osmanlı mülkünün haritası parçalanıp yeniden çizilecekti. Beş yüz yıla yakın kardeş olarak yaşayan bu coğrafyadaki milletler birbirine düşman edilecekti. Fitne uyanmış, sahaya inmişti.

Bu kısmı işin görünen yüzü idi. Bunun arka planında ise başka bir şey yatıyordu.

İngiliz krallığı Balfaur deklarasyonu ile : "Haşmetli İngiliz kraliyet hükümeti, Filistin'de Yahudi halkı için milli bir devlet kurulmasını memnuniyetle karşılıyor. Bu gayeye ulaşmayı kolaylaştırmak için en değerli mesailerini harcayacaktır.” Diyordu. Siyonist aklı ile İngiliz aklı kol kola yürüme kararı almıştı.

Bir de bu işin görünmeyen yüzü vardı ki, kurt gövdenin içine girip içten çökertecekti. “Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten men eder ve Allah’a iman edersiniz.” (Âl-i İmran, 3/110) ayetinin müjdesine mazhar olan Osmanlı, cephelerde yorgun düşürülürken, içerden de tarihine düşman, ahlaken çökertilmiş bir nesil yetiştirilmesine çaba harcanacaktır.

Doğrudan savaşmak yerine perde arkasında savaşmak bir strateji haline dönüşmüştü. Müslümanları İslam’dan soğutmak, Kur’an’dan uzaklaştırmak için her ne gerekiyorsa yapma kararı alınmıştı.
Bu işi ilk olarak sezip anlayanlardan birisi şark ulemasından Bediuzzaman Said Nursi olmuş, "Kur'ân'ın sönmez ve söndürülmez mânevî bir güneş hükmünde olduğunu, ben dünyaya ispat edeceğim ve göstereceğim" diyerek yola çıkar, Kur’an etrafındaki surların kırılmaya çalışıldığı bir zamanda 130 parça Risale-i Nur külliyatını yazarak, Kur’an’ın sönmez ve söndürülmez bir güneş olduğunu bütün dünyaya ispat etmiştir.

Dünyadaki Müslümanların büyük çoğunluğunun zihinleri, bu siyasetin sonucu olarak işgal altına alınacaktı. Yahudi ve Hristiyanlar adım adım, karış karış takip edilecekler hadisinin haberi tahakkuk edecekti.(Buhari, Enbiya 50)

Sinema bu savaşın en önemli aktörlerinden biri olmuştur. Hollywood bu işin merkez üssüdür ve kelime olarak aşırı süslü giyinmiş, sahte gösterişli anlamına gelmektedir. İngiltere sinema endüstrisi, “Pinewood=yeşil çam”, türk sineması=yeşil çam olarak anılmıştır. Bütün bunlar bir tesadüf değildir. Arkasına saklanan Yahudileri teşhir etmeyen ağaçlar.

Ğargad’ın ağaç olması, beyaz ve dikenli olması sihirli değnek olarak Yahudi siyasetinin sembolü olma özelliği taşıdığını söylemek mümkündür. Beyinler bununla işgal edilmiştir.

Sinema ve görsel medya arkasına saklanan Yahudi ve Siyonist siyaseti fark edilemez, böylece ğargad’ın arkasına saklanan Yahudi’yi korumuş olur.

Gazze savaşından sonra bütün sahtelikleri ortaya çıkmış, şapka çıkmış kelleri görünmüştür.

Bu işin bir de ekonomik boyutu var. Gaddar kapitalizmin çirkin yüzü.

Taberânî’nin el-Muʿcemü’l-kebîr’inde rivayet edilen deccâl hadisinde Yahudileri ihbar edecek nesneler arasında taşla birlikte ciẕmul’l-ḥâiṭ “ “duvar hissesi, duvar payı” anlamına gelen kelime kullanılmıştır. Arapça’da duvar manasına gelen ḥâiṭ’in İngilizce karşılığı “Wall”dur. Wall Street, dünyadaki birçok borsa ve finans kuruluşunun ana merkezi konumundadır. Yahudilerin Wall Street’teki dünya çapındaki ilişki ağlarının deşifre edilmesi, sermayenin hangi kötülüklerde kullanıldığını meydana çıkarabilir. Dünyaya dağılıp sermayenin arkasına saklanan Siyonist zihniyet kendini gizleyecek, her türlü kötülüğü yaptığı halde deşifre edilmeyip masum gibi görünecektir. İnsanlığın dirhem ve dinarla imtihanı başlayacak, maalesef Müslümanlar da bu sermaye imtihanında büyük zayiatlar verecekler.

Soyadı kanununun dünyada uygulanması sonucu kendi kimliklerini gizleyenler, sinemanın ve sermayenin arkasına saklananlar, bir vesile ile bütün çirkin yüzleri ortaya dökülecek, insanlık Siyonizm’den nefret eder hale gelecek, kötü icraatları onları dünyaya rezil edecektir.

Gazze savaşı inşallah bunu gerçekleştirecektir.

Ğargad’a bir de bu açıdan bakalım.