Yeni bir haftaya Merhaba derken, bu haftaki konumuz demokrasidir.
Demokrasi Halkın egemenliğine dayanan yönetim biçimidir. Biz bu yetkiyi verdiğimiz oylarla seçtiğimiz milletvekillerine veya belediye başkanlarına devrederiz. Biz bu seçimi hiçbir baskı altından kalmadan özgürce yaparız. Seçilen kişilerde halkın beklentilerine yönetmek zorundadır. Aksi takdirde bir daha seçilemeyeceğini bilir. Bizim seçtiklerimiz nasıl yaşam istiyorsak yaptığımız tercihimizdir.
Bugün ki sağlık sistemini ele aldığımızda her hangi bir uzman doktordan muayene almak için en az 10 gün bekliyoruz. Sıramız geldiğinde doktorun odasına girmemiz ile çıkmamız bir oluyor. Toplam muayene 5 dakika sürmüyor. Daha kendimizi ifade etmeden elimize kâğıtları tutuşturup bunları yaptır gel oluyor. Yaptırıp gidiyorsan, bu gelişte şu ilaçları kullan bakalım diyorlar. Kullanıyorsun işe yaramayınca başka tahlilleri veriyorlar. Süreç devam edip gidiyor. Burada doktorları eleştirmek haksızlık olur. Çünkü 10 dakikada bir hasta muayene yapacaksın diye baskı yapılmakta ve doktor muayeneleri 10 dakika ara ile verilmektedir. Randevu dışında hastalarında geldiğin ide hesaplarsak kişi başı muayene 5 dakikaya düşmektedir. Maalesef sistem doktora doktorluğunu yaptırmıyor. Eskiden doktor odasına girdiğimizde neyin var diye sorarlar bizleri dinlerler ve güzelce bir muayene yaparlar ve ona göre teşhis koyarlardı. Amaç hastalığı tespit ve iyileştirme üzerindeydi. Bugün ki sistem iyileştirme değil süründürme üzerine kurulmuş. O yüzden hastaneler ağzına kadar dolu. Bu sistemi bizim seçtiklerimiz kurdu. Bizim kendimize verdiğimiz değer bu kadar.
Osmaniye’nin ilk yerleşim yerlerine baktığımızda dağın eteklerinde kurulmuştur. Karacalar, Gebeli, Karaçay, Dereobası ve Çona gibi sıralarız. Bunların hepsi dağın eteklerinde yerler. Sonra şehir ovaya doğru kaydı. Çünkü düz araziye şehir kurmak kolay olduğu için bunun tadına varan seçtiğimiz siyasiler tren yolu altında ki pamuk ve fıstık ekilen ve yılda dört defa ürün alınan tarlaları imara açtılar. Belediyenin imar ruhsatı dışında yapılaşma yaptık. Nasıl olsa beş yılda bir seçim yapılıyor. İmar planı af yasası çıkaracak partiyi destekledik ve imar affı oldu. Deprem olunca da altında kaldık. İnsanı binalar değil deprem öldür sözünü hatırladığımızda geç oldu. Seçtiklerimiz aracıyla kendi ölümümüzü kendimiz hazırladık.
Kızını, oğlunu, yakın veya uzak akrabanı kamuya çalışan olarak girdirmek için siyasete atıldın. Alın teri ile hak edenin işini, hiçbir vasfı olmayan yakınını sokarak liyakati ortadan kaldırdın. İşin ehil olmayan kimseye verilmesi, bilgiye, tecrübeye ve liyakate değer vermeyip işleri ehil olmayan kişilere bırakmak demektir. Onlar da üstlendikleri vazifeleri hakkıyla yerine getirmeyip hep kendi menfaatlerinin peşinde koştukları ve pek çok haksızlıklara daldıkları için, kısa sürede her şeyin düzeni bozulur. Bozuk düzenin ucu bir gün seni bulur. Zarar gördüğün gün aklın başına gelir ama geç olur.
Üretmeyen toplumlar, üreten toplumların egemenliği altında yaşamaya mahkûmdurlar. Gıda ve hayvancılıkta kendi kendine yeten toplumduk. Hayvancılığı ve tarımı teşvik etmek yerine daha ucuz diye ithal etmeye başladık. Ülkemizin her yerinde yetişen cevizden, buğdaya kadar her şeyi ithal ettik. Küçük ve büyük baş hayvancılığı bitirdik. Şimdi hayat çok pahalı et alamıyoruz diye dert yanıyoruz. Hazıra dağ dayanmadı. Onun yerine karşılıksız para bastık, paranın değeri düştü. Döviz yükseldi. Paranın alım gücü ortadan kalktı. Gelecek nesillerin hakkını yiyip borçlandırdık.
2023 yılında Avrupa Birliği Sığınma Ajansının verilerine göre Suriyeliler ve Afganlılardan sonra üçüncü sırada Türkler bulunmaktadır. Türkiye'den sığınma başvurusunda bulunanların sayısı geçen yıl bir önceki yıla göre yüzde 82 artmış. Çanakkale de, Kurtuluş savaşında canları pahasına vatanlarını koruyup destan yazan millettin torunları şimdi Avrupa kapısında mülteci sırası bekliyor. Toplumu bireyler oluşturur. Her birey kendini düzeltirse toplum düzelir. Hiçbir zaman bireysel menfaatler toplum menfaların önüne geçmemelidir. Kendi bireysel menfalarımız yüzünden uçuruma doğru gidiyoruz. Zararın neresinden dönersek kardır. Her siyasi oluşumun bir alternatifi vardır. Büyük veya küçük. Algıyla sele kapılıp yok olmaktansa, akıl ve vicdanla var olmak gerekir…
İnsan ne yaparsa kendine yapar…