Merhaba Akdeniz Gazetesi okurları…
Bu yazımızda, orman yangınlarından bahsedeceğiz.
Ormanlar özellikle Ekim ve Mayıs aylarında doğa yürüyüşü yapanların ter atıp nefes aldıkları yerlerdir. Bir bakıma doğal terapi yerlerdir. Bu yerler her sene katlanarak yanıyor ve yok oluyor.
İzmir’de ki yangınların aynı anda birçok faklı bölgelerde çıkması insan kaynaklı olduğunu göstermektedir. Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Karşıyaka Yamanlar bölgesindeki yangının çıkış sebebini piknik sebebi ile yakılan ateşten çıktığı açıklamasını buna örnektir. Yine basından öğrendiğimize göre Tire bölgesinde çıkan orman yangını sebebiyle üç kişinin tutuklanmış olmasıdır.
İzmir İli Orman Yangınlarıyla Mücadele Komisyonunun 22.05.2024 tarihli ve 2024/1 sayılı kararının 35. maddesine dayanarak aşağıda sınırları belirtilen ormanlara girişlerin, 01.06.2024 – 31.10.2024 tarihleri arasında yasaklanması kararı almıştır. Bu karara, Dağcılık ve Doğa Spor Kulüpleri sporcularını ormana giriş yasağı konusunda uyarmış ve kurala uymuşlardır.
Çıkan yangınlardan da anlaşacağı üzere ormana girişler yasak konmuş fakat denetlenmemiş, ormana giren insanlara her hangi bir yaptırım veya ceza muayede uygulanmamıştır. Eğer orman yangınlarını önlemek istiyorsak birinci kural insan kaynaklı yangınların önüne geçmektir. Bunun yolu da yasağı uygulamak ve izinsiz ormana giren kişiler tespit edilerek yasa gereği 427 lira para cezası vermek olacaktır. Alınan kararlar ve yasalar uygulanmadığı sürece bir anlam ifade etmemektedir. Orman yangını çıktıktan ve binlerce alan yandıktan sonra yasayı uygulamak bir anlam ifade etmeyecek, sadece kişiyi cezalandıracak, vatandaşın içindeki yangını söndürmeyecektir.
Bakanın çok şükür can kaybı yok demesi; insanın can kaybı olmaması açısından sevindirici olmakla beraber yüzlerce canlıya ev sahipliği yapmış ağaçların ve canlıların yok olması üzücü bir durumdur. Eğer doğada canlı görmek istiyorsan ufak bir taşı kaldırdığında altında yuvalanmış onlarca karıncayı görebilirsiniz. Tavşan sincap veya domuz gibi hayvanlar zaten herkesin gördüğü bildiği hayvanlardır.
Karşıyaka Yamanlarda ki yangın ancak üç gün içinde kontrol altına alındı ve söndürüldü. Bu durum teknolojik olanakların araç ve gereçlerin gelişmiş olmasına rağmen yangın karşısında yetersiz olduğumuzu göstermektedir. Orman yangınlarını söndürmede büyük mücadele veren orman işçilerinin, birçok noktada mücadele ettiklerinden sayılarının yetersiz olduğunu görülmüştür.
Ormanları korumak ve yangınla mücadele etmek, kurumların veya görevli kişilerin görevidir. Ancak bunların yetersiz kaldığı durumlarda bunlara destek verecek ve yardım edecek kişiler veya ekipler olmalıdır. Bazı dağcıların bireysel olarak yangın görevlilerine yardım ettikleri bazı bölgelerde yangının yayılmasını önlemişlerdir.
Orman yangınları bu şekilde devam ettiği ve söndürülmediği takdirde birkaç yıla kalmaz doğa yürüyüşleri yapmak için ormanlık alan bulamayacağız. Dağcılık ve Doğa Spor kulüpleri olarak ormanların bu şekilde yanması ve yok olmasına seyirci kalamayız. Gelecek nesillere bırakacağımız en güzel miras ormanlar ve yapısı bozulmamış doğa olacaktır. Ormanlar ile beraber ciğerlerimiz yanıyor üzgünüz fakat üzülmek çözüm değil. Ormanları ve doğayı herkesten çok iyi bilen, tanıyan doğaseverler yangın sırasında yangın görevlileri ile beraber ve koordineli çalışmalılar ve aktif görev almalıdır. Bunun için gönüllü olanlar eğitim alınmalı ve Afad veya Orman İl Müdürlüğü koordine sağlanmalı ve Afad gönüllüsü gibi Yangın Söndürme gönülleri oluşturulmalıdır.
Biz elimizde ki ormanları koruyamazken Atatürk'ün 1930 yılında söylediği şu söz onun ne kadar ileri görüşlü olduğunu bir daha göstermektedir:
“Çevreyi korumak aklın gereğidir.”
“Yeşil görmeyen gözler renk zevkinden mahrumdur. Burasını öyle ağaçlandırınız ki, görmeyenler bile yeşillikler arasında olduğunu anlasın.”
“Ağaç, çiçek ve yeşillik uygarlık demektir.”
“Ormansız ve ağaçsız toprak vatan değildir.”