Osmaniye Barosu İnsan Hakları, Ceza Evi İzleme ve Mülteci Hakları Komisyonu ve Kadın Çocuk ve Engelli Hakları Komisyonu, bazı toplumsal gelişmelerle ilgili olarak açıklamada bulundu.

Baro salonunda bir araya gelen komisyon üyeleri, kadın hakları, çocuk adaleti ve çocuk haklarına yönelik ihlaller çerçevesinde kamuoyunu bilgilendirme ve duyarlılık çağrısı amacıyla açıklama yapma zorunluluğu doğduğunu kaydetti.

Kadının doğum yöntemi konusundaki kararının, yalnızca kendisinin iradesine ve tıbbi gerekliliklere bağlı olduğunu ifade eden Komisyon, şu ifadelere yer verdi:
“Sezaryen ya da vajinal doğum gibi tıbbi tercihler, bireysel sağlık koşulları ve uzman değerlendirmeleri çerçevesinde, kadının rızasıyla belirlenmelidir. Bu konuda herhangi bir dış müdahale ya da toplumsal baskı, kadınların bedensel özerkliğine açık bir müdahale niteliği taşımaktadır. Kadının bedeni, herhangi bir ideolojik veya kültürel söylemin aracı haline getirilemez. Kaldı ki, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 17. maddesi, kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkını güvence altına alırken; tarafı olunan uluslararası sözleşmeler, başta CEDAW olmak üzere, kadınların sağlık ve üreme hakları konusundaki tam özerkliğini açıkça tanımaktadır.”

Açıklamada, toplumsal cinsiyet eşitliğinin temel unsurlarından biri, kadınların kendi yaşamları ve bedenleriyle ilgili kararlarında hiçbir yönlendirme ya da baskıya maruz kalmadan hareket edebilme hakkı olduğu hatırlatıldı.
Açıklamada, “Bu bağlamda, söz konusu pankartta yer alan söylemin kadınların kişisel haklarını ve tercihlerine saygıyı gözetmeyen, ayrımcı bir söylem olduğu açıktır. Kadınların doğum başta olmak üzere tüm sağlık ve bedenle ilgili kararlarını özgürce alabilmelerini savunuyor, bireysel hak ve özgürlükleri sınırlamaya yönelik bu ve benzeri yaklaşımları kararlılıkla reddediyoruz. Kadın bedeni üzerinden yürütülen her türlü ideolojik müdahaleye karşı sessiz kalmayacağımızı kamuoyuna saygıyla bildiririz”

ÇOCUKLAR
Komisyon açıklamasına şu şekilde devam etti:
“Son dönemde, çocukların ergin bir birey gibi yargılanmasını savunan görüşler gündeme gelmektedir. Bu yaklaşımın çocuğun temel haklarını ve gelişimsel ihtiyaçlarını hiçe sayan bir yaklaşımdır. Çocuklar, yetişkinler gibi yargılanmamalıdır. Onlar suç işleyen değil, suça sürüklenen ve topluma kazandırılmayı bekleyen bireylerdir. İyi bir adalet sistemine sahip bir ülkede, adalet süreci; çocukları cezalandırmak yerine, rehabilite etmeli ve onları topluma kazandıracak şekilde işlemelidir. Çocuk adalet sistemi, uluslararası sözleşmeler ve hukuk ilkeleri çerçevesinde, çocukların korunması ve adaletin sağlanması amacıyla uzun yıllardır geliştirilmiş, uygulanmış ve uygulanmaya devam etmektedir. Bu sistem, çocuğun rehabilitasyonu ve topluma kazandırılmasını hedefler. Suç işleyen bir çocuk varsa, sadece cezalandırılmamalıdır. Sorunun ana sebeplerine inilmeli ve çocuğun sosyal, psikolojik ve ekonomik koşulları göz önünde bulundurulmalıdır. Yaş küçüklüğünü kriter olmaktan çıkarıp çocukların yetişkin gibi yargılanmasını sağlamak, adaleti değil, daha büyük adaletsizlikleri doğurur” 

Müftülüğün sabah namazı programları sürüyor Müftülüğün sabah namazı programları sürüyor

GAZZE VE DOĞU TÜRKİSTAN 
Açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
“Son yıllarda dünya genelinde çocuklar, savaşların, ayrımcılığın ve baskıcı politikaların en savunmasız mağdurları haline gelmiştir. Gazze ve Doğu Türkistan’da yaşanan gelişmeler, sadece çocukların değil, tüm sivillerin temel haklarına yönelik ciddi tehditleri ortaya koymakta; insan hakları açısından vahim bir tabloyu gözler önüne sermektedir. Bu durum, uluslararası toplumun sorumluluğunu bir kez daha gündeme getirmektedir. Gazze’de, İsrail’in devam eden saldırıları sonucunda altyapının çökmesi ve yardımların yetersizliği, sivillerin yaşamsal ihtiyaçlara erişimini engellemiş; özellikle çocukları büyük bir insani krizle baş başa bırakmıştır. Birleşmiş Milletler verilerine göre, 2025 yılı başından bu yana 2.300’den fazla çocuk yetersiz beslenme nedeniyle tedavi altına alınmış, yüzlercesi ağır sağlık sorunları yaşamaktadır. Yaşam hakkı en temel hak iken, son günlerde yaşanan dondurucu soğuklar sebebiyle dört bebek hayatını kaybetmiş; güvenli barınaklardan yoksun kalan aileler, çocuklarıyla birlikte çadırlarda hayatta kalma mücadelesi vermektedir. Bugün Gazze’deki her çocuk ve ailesi, savaşın, açlığın ve soğuğun yıkıcı etkilerine direnmeye çalışmaktadır.
Doğu Türkistan’da ise Çin hükümetinin uyguladığı baskıcı politikalar yalnızca çocukları değil, tüm Uygur Türklerini hedef almaktadır. Ailelerinden, kimliklerinden ve inançlarından koparılan çocuklar, devlet destekli yatılı okullara zorla gönderilmekte; burada kültürel kimliklerinden uzaklaştırılarak Çin kültürüne asimile edilmeye çalışılmaktadır. Bu uygulamalar, ifade özgürlüğü, inanç özgürlüğü ve kültürel haklar gibi temel insan haklarının açıkça ihlalidir.”
Komisyon sözlerine şu şekilde sonlandırdı: “Bizler, çocukların yaşam hakkı başta olmak üzere tüm temel haklarını savunmayı sürdüreceğimizi; her çocuğun güvenli, sağlıklı ve onurlu bir yaşam sürebilmesi adına mücadeleyi büyüteceğimizi kamuoyuna saygıyla duyururuz” 

Kaynak: Osmaniye Barosu