Bugünkü konumuz Humeyni liderliğinde başlayan ve geniş halk kesimlerini etkileyen İran İslam Devrimi olacaktır. Keyifli okumalar dilerim…

1979 yılında gerçekleşen, İran’ın adını “İran İslam Cumhuriyeti'ne dönüştüren İran İslam Devrimi, bütün İslam dünyasında ciddi bir heyecan dalgası yaratmıştır.

Devrim Şaha karşı bir ayaklanma olarak başlamıştır ancak Şii karakterli ve Şiilik çerçevesinde gerçekleşmiştir. Devrim Teokratik bir rejimin inşa edilmesi ile neticelenmiştir. 1978-1979 yılları arasında İran'da yaşanan sosyal ve ekonomik çelişkiler halk arasında hoşnutsuzluklar temeline sahip bir arka plana sahiptir.

Humeyni liderliğinde başlayan bu hareket yalnızca İran bazında değil çoğu Arap Devletlerinin İslami tavırlarını da güçlendirmiştir. İslam'ı temel kanun, temel dayanak noktası haline getiren devrim bazı kesimlerce doğru kabul edilse de bazı kesimlerce tepkiyle karşılanmıştır. 

Humeyni'nin takındığı tavır mısır devlet başkanı Enver Sedat'ı bir hain olarak görme, İsrail ve ABD'yi şeytan kabul etme üzerine kurulmuştur. Enver Sedat İsrail ile uzlaşma dönemlerini yaşarken suikasta uğramıştır, tepkiyle karşılanan bu suikast Humeyni tarafından desteklenmiştir ve hatta desteklemekle kalmayıp başkent Tahran’daki sokaklardan birinin adını suikastı planlayan kişinin adı “Halit El-İslamboli” olarak değiştirmiştir. Siyasi yaşamda durumlar bu şekildeyken sosyal hayatta da İslam en önemli faktörlerden biri haline gelmişti. 

Kadın hakları, siyasi, sosyal yaşam hepsinde Devrimin etkileri görülmekteydi. İran dış politikası da iç politika gibi nevi şahsına münhasır şekilde bulunuyordu. dış politikada temel vurgu yine İslam ve Şiilikti. İran'da Şiilik yalnızca bir mezhep olarak değil temel taşı olarak görülüyordu, Türkleri, Farsları ve diğer etnik grupları bir arada tutan önemli bir alt başlığı oluşturuyordu. Anayasalarında, kanunlarında, sosyal yaşamlarında devrimin etkileri net şekilde görülmekteydi ancak bazı halk kesimleri Humeyni'nin izlediği siyasetten rahatsızdı bu durum İran'da çıkan karışıklıkları tetikleyen bir unsur olmuştu. Devlet toplumsal yapıyı düzenlerken Şiiliği esas aldığı gibi, Şiiliğin ve Şiilerin geçmişten süzülüp gelen farklılaşmaların ve çatışmaların da yeniden canlanmasına vesile olmuştur.

İran İslam Devrimi'nin 1 yıl sonrasında yaşanan İran- Irak Savaşında yine Şiilik önemli bir yerdeydi. İmam Humeyni savaşın sürdürülmesini devrimci ve Mesihçi sözlerle formüle eder: “Kudüs yolu Kerbelâ’dan geçer” savaş sloganı olur. İlan edilen savaşın amacı bundan böyle Saddam Hüseyin rejiminin devrilmesi ve İslam devriminin bütün Ortadoğu’ya yayılmasıdır.

Savaşta Şii liderliği yine Humeyni’nin elindeydi. Bu savaşta Amerika’nın izlediği siyaset iki yüzlüydü. Hem İran’ı hem de Irak’ı desteklemiştir.

Bu savaş bir nevi Amerika’nın silahlarını, teçhizatlarını göstereceği bir meydan haline gelmişti, savaşın net bir galibi olmasa da Amerika’nın artık Ortadoğu’da etkinliğinin ne derece arttığını göstermesi açısından önemlidir.