Dünyevi muameleler içinde en kıymetli işlerden birisi de adalettir. Günlük hayatın içinde yuvarlanıp giderken bazen bunun kıymeti fark edilemeyebiliyor. Ancak ihtiyaç anında bunun ne kadar kıymetli bir değer olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu değerinden dolayı olsa gerek Rahman Suresinde Allah buna dikkatimizi çekiyor.
?Göğü yükseltti ve ölçüyü koydu. Ölçüde haddi aşıp dengeyi bozmayın. Tartıyı adaletle yapın, teraziyi eksik tutmayın.? (Rahmân Suresi, 55/7-9) buyurarak yaratırken ölçülü yarattığını, bu ölçüleri bozmanın hikmet kanunlarına aykırı hareket olacağını, işlerimizde de haddi aşıp adaletten ayrılmamamız gerektiğini bütün insanlığa ders veriyor.
Kur?an?da adalet kavramına dikkat çeken onlarca ayet vardır.
?Andolsun biz peygamberlerimizi açık delillerle gönderdik ve insanların adaleti yerine getirmeleri için beraberlerinde kitabı ve mizanı indirdik? ? (Hadid, 95/25)
Adaletin, insanın fert ve toplum hayatında ne kadar önemli bir yer tuttuğunu gösteren bir hikayeyi Sadi Şirazi?nin Gülistan adlı eserinden birlikte takip edelim.
Padişahlardan biri, adını anmanın bile insanı ürküteceği korkunç bir hastalığa yakalanmıştı. Hekimler, hastalığın tedavisine imkân bulamadılar. Son çare olarak padişahın kanının değişmesine karar verdiler. Bunun için de uygun kanın bulunması gerekiyordu.
Padişah emretti, aradılar, taradılar, istenilen nitelikleri bulunduran bir köylü çocuğu buldular. Padişah, çocuğun annesiyle babasını çağırtarak birçok para ve ihsan karşılığında onları ikna etti.
Kadı da, ?Padişahın selâmeti için ahaliden birinin kanı dökülebilir? diye fetva verdi. Yapılacak iş kalmadı. Yeryüzünde adalet arayacak merci kalmamıştı. Çocuğu cellâda teslim ettiler. Cellât, vazifesini yapmaya hazırlanırken, çocuk başını semaya kaldırarak acı acı gülmeye başladı. Çocuğun bu gülmesi, padişahın merakını çekti, çocuğa dedi ki:
Şu hal, senin için gülecek bir hal değildir. Söyle, niçin gülüyorsun?
Çocuk dedi ki:
Evlâdın nazını çekecek, anasıyla babasıydı. Onlar beni değersiz bir menfaat karşılığında feda ettiler. Dava, kadılar (hakimler) huzuruna çıkarıldı, adalet onlardan beklenirdi. Onlar da katlime fetva verdiler. Padişah ise, kendisinin sağlığını benim kanımın dökülmesinde görüyor. Şu halde Allah?tan başka yardımcım kalmamıştır. Ben de halimi ona arz ettim.
Ey Allahım, halimi kime şikâyet edeyim. Adaleti ancak senden beklerim, çünkü sen şanı yüce olansın.
Padişah bu sözlerden pek üzüldü, gözleri yaşardı. ?Masum bir yavrunun kanına girmektense benim ölmem daha iyidir? diyerek çocuğu bağrına bastı, öptü, okşadı ve birçok bağış ve ihsan yaparak onu serbest bıraktı.
Rivayet ederler ki padişahın bu adaletli davranışından dolayı kısa bir zamanda devasız zannedilen bu hastalığından kurtuldu. Allah ona da şifa verdi.
Nil kıyısında dolaşırken bana bir fil çobanı çok güzel bir beyit okumuştu, onu hiç unutmam:
Hani her gün çiğneyip geçtiğiniz karıncalar var ya, onları küçük ve hakir görme. Çünkü sen de filin ayağında bir karınca gibisin.
ali_sarikaya@yahoo.com