Yeni bir haftaya Merhaba derken, bu hafta ki konumuz ülkemizin su durumu.

Yeni bir haftaya Merhaba derken, bu hafta ki konumuz ülkemizin su durumu.

Önce suyun önemi ve su döngüsünden bahsedelim. Yetişkin bir insanın vücudunun ortalama olarak yüzde 60 sudur. İnsan su olmadan yaşaması mümkün değil. Bizim için bu kadar önemli olan suyu yakından tanıyalım.

Doğada su katı, sıvı ve gaz hâllerinde görülür. Kimyasal formülü (H2O) 2 hidrojen ve 1 oksijen atomundan meydana gelir. Dünyamızın 2/3 ü su ile kaplıdır. Yerkürede bulunan suyun % 97.5'i okyanuslarda bulunan tuzlu sulardan oluşmaktadır. Geriye kalan %2.5 oranındaki tatlı suyun büyük bir kısmı kutuplarda buzul ve çok derin jeolojik tabakalarda yeraltı suyu olarak bulunur.

Suyu tanıdıktan sonra su döngüsünden bahsedelim. Su, Güneş enerjisi sayesinde yeryüzünden buharlaşma ve terleme yoluyla atmosferin üst katlarına çıkarak bulutları oluşturur, bulutlar soğuk hava nedeniyle yoğunlaşır ve havanın sıcaklığına göre yağmur, kar, dolu gibi formlarda, yer çekiminin etkisiyle yeryüzüne geri iner. Buharlaşmanın yüzde 90’nı okyanuslar ve denizlerde meydana gelir. İnsanın kullanamadığı tuzlu sular buharlaşarak yağmur ve kar olup tekrar yeryüzüne dönmektedir. Buharlaşmanın geriye kalan yüzde 10’luk kesim ise göller ve bitkilerden meydana gelmektedir. Küresel ölçekte buharlaşma su miktarı ile yağış olarak düşen su miktarı aynı olsa da coğrafi olarak değişir. Yağmur bulutları daha çok ağaçlık ve ormanlık alanlara düşmektedir. Su ve ağaç birbirini dengelemekte biri olmadan diğeri de olmamaktadır. Ağaçların azalması ile birlikte sularda azalmakta ve kuraklık başlamaktadır. Tatlı sulara ulaşmak gittikçe zorlaşmaktadır.

Tarım ve Orman Bakanlığının Su Verimliliği Stratejisi ve Eylem Planına göre Ülkemiz 2022 yılı nüfusu dikkate alındığında, kişi başına düşen yıllık su miktarı 1.313 m3’tür. Su kıtlığı indeksine göre kişi başı su potansiyelinin 1.700 m³ ’ten fazla olması gerekmektedir. Yılda kişi başına düşen su miktarı 1.700 ~ 1.000 m³ arası olan ülke veya bölgelerin “su sıkıntısı” içinde oldukları ifade edilmektedir. Bu bakımdan, Ülkemiz “su stresi” sınıfında yer almaktadır. Türkiye İstatistik Kurumuna göre 2030 yılında Türkiye’nin nüfusu 93. Milyon olacağı hesaplanmıştır. 2030 yılında kişi başı su miktarı 1200 metreküpe düşeceği belirtilmektedir. 2050 yılında ise 1.069 metreküpe kadar düşmesi beklenmekte olup çok yakın gelecekte Türkiye’nin su kıtlığı sınırına çok yaklaşacağı, sonrasında ise su kıtlığı çeken bir ülke durumuna geleceği belirtilmiştir.

31 Aralık 2023 tarihi itibarıyla ülkemizin nüfusu 85 milyon 372 bin 377 kişi oldu. Ülkemizde kayıtlı veya kayıt dışı yaşayan 13 milyon yabancı uyruklu insanın yaşadığı belirtilmektedir. 2023 yılı itibari ile ülkemizi istila etmiş yabancılarla birlikte nüfusumuz 98 milyonu aştığından 2030 yılına gelmeden su sıkıntısı çeken ülkeler durumundayız. Su kaynaklarımız çok hızlı bir şekilde tüketilmektedir. Dünyada ve ülkemizde ki iklim değişikliğine bağlı olarak Türkiye’de su varlığının yüzde 25’e varan oranlarda azalacağı hesaplanmakta olduğundan 2030 yılına geldiğimizde su kıtlığı çeken bir ülke durumunda olacağız.

Yer altı suları ancak yeryüzünde ki sular tükendiğinde kullanılmalıdır. Yer altı ve yer üstü su kaynakları tükenmiş bir yerde yaşam olmayacağı için yer altı suları, ancak yeryüzü suyu tükendiğinde kullanılmalıdır. Ne yazık ki ülkemizde yeraltı suları çok hızlı bir şekilde tüketilmektedir. Yer altı sularının tüketilmesi sonucu özellikle Konya ovasında obruklar oluşmaktadır. Türkiye'nin yeraltı sularının 3'te 1'ini barındıran Konya Havzası'nda 20'yi aşkın obruk bulunuyor. Bunlardan en büyüğü 300 m genişliği ve 145 m derinliğiyle Kızören obruğudur.

Ülkemizi yöneten siyasi iradenin su hakkında halkı bilinçlendirme yapmalı ve su seferberliği ilan etmelidir. Su israfı önlenmeli ve boşa akan dere, çay ve ırmaklar değerlendirilmelidir. Tarımda, sanayide, meskende ve atık suyu geri kazanma çalışması yapılmalıdır. Çok geç olmadan musluklardan gelen sular kesilmeden acil önlem alınmalıdır.