Önceki yazının devamı…

- Müsaade ederseniz Sayın Doktorum, ben bir anımı anlatayım, dedi M.A.
- Buyurun efendim sizi dinliyoruz.
- Bir defasında ben, annemi kapıdan geçemeyecek kadar şişman gördüm. Bir defasında da saçlarına kemikler takmış bir ejderha olarak gördüm.
- Korkmadınız mı ya?
- Korkmadım efendim!
- Niçin?
- Arkadaşlardan daha önce böyle olaylar çok dinlemiştim. Bu da onlardan biridir dedim. Bu hayaldir gelir geçer dedim. Tıpkı rüyada rüya gördüğünüzü anladığınız an gibi. Bu bazen bende olur.
- Mesela?
- Rüyamda ayakkabımı kaybederim. Bilirim ki bu rüyadır. Çok üzülmem ve çok geçmeden de uyanırım.
- Bu da çok ilginç bir durum değil mi arkadaşlar?. Şahsen bende şimdiye kadar hiç böyle bir durum olmadı.
Bu ara M.İ, yavaş yavaş yattığı yerden doğruldu, oturdu fakat yerinden kalkamıyordu. Ev sahibi Eren yardım ederek onu ayağa kaldırdı. Sandalyesine oturmadan:
- Arkadaşlar, hepsinizden çok, çok özür dilerim, böyle olsun istemezdim, diyerek koltuğuna oturdu.
Fatih içerdekiler adına:
- Geçmiş olsun kardeşim! Kendinizi nasıl hissediyorsunuz şu an? dedi.
- Rahatladım efendim. Rahatım. Ama her tarafım kırık gibi ağrıyor. Çok fena dayak yemiş gibiyim, Sayın Doktorum.
- Kriz anında ne hissediyordunuz? Bizlere anlatabilir misiniz?
- Sayın Doktorum, sanki kalbimi kılıçla deşiyorlardı. Kemiklerimi demir testere ile biçiyorlardı. O an dayanılmaz acılar çekiyordum efendim!
- Gözünüze ne görünüyordu o an? Sağa sola bıçak sallıyordunuz!..
- Doktorum, düşmanlarım bana ateş ediyorlar, sırtımda sigara söndürüyorlardı. Alçaklar! Alçak herifler!
- Allah Allah! diyen Fatih, ama biz öyle bir şey görmüyorduk! Bak, işte yanınızdayız!
- Sayın doktorum, dedi M.A. Biraz önce sizlere söyledim ya, biz hep hayal âleminde yaşıyoruz. Bizim hakikatle alakamız yok!
- Öyleyse siz, eroin almakla hiç yoktan başta kendi kendinize, sonra da çevrenize eziyet ediyorsunuz! Doğru mu bu algılamam?
- Evet, aynen öyle!..
Bu ara K.G cebinden usturasını çıkarıp bacaklarını hızlı hızlı kaşımaya, aynı zamanda da etrafındakilere fısıltı halinde bir şeyler söylemeye başladı. Bunun üzerine işlerin kötüye gittiğini gören Eren, doktorun, doktor da Naci’nin kulağına eğilerek bir şeyler fısıldadı.
Naci:
- Arkadaşlar, dedi. Bizleri bu konuda epeyce aydınlattınız. Sizlere teşekkür ediyor, bu anın hatırasına sizlere birer de hediye veriyoruz. Umarız ki içindekiler sizlerin işine yarar.
Buyurun diyerek, en yakınındaki şahıstan başlayarak hepsine birer zarf verdi ve sözlerini şöyle tamamladı:
- Arkadaşlar! Şayet hâlinizden şikâyetçi iseniz, diğer gençlerin de sizin düştüğünüz bu girdaplara düşmesini istemiyorsanız, sizleri bu girdaplara sürükleyenleri polise şikâyet edebilirsiniz; itirafta bulunabilirsiniz! Sizleri ayrıca mükâfatlandırırlar!..
Ev sahibi Eren arkadaşlarını teker teker süzdükten sonra doktora dönerek:
- Doktor Bey, müsaadenizle arkadaşlar gitmek istiyorlar, dedi.
Bunun üzerine Fatih ayağa kalkarak hepsiyle tokalaştı. Geriye çekilerek:
- Hepinize çok, çok teşekkür ederim arkadaşlar! Sağ olun, var olun! Sizleri, Yeşil Ay Derneğimizin yakında başlayacak olan seminerlerine, konferanslarına şeref misafiri olarak şimdiden davet ediyorum! Hepinizi arkadaşlarınızla beraber bekliyorum! dedi.
- İnşallah! diyerek ayrıldılar.
Ev sahibi Eren onları uğurlamak için onlarla birlikte odadan dışarı çıktı.
Bunu fırsat bilen Naci:
- Sayın Doktorum, dedi. Notlarınızı tam olarak alabildiniz mi? Şayet eksiğiniz olursa, elindeki mikrofonlu kalemini göstererek, buradan tamamlayabilirsiniz. Dinletmek için düğmeye bastı. Birazcık dinledikten sonra hemen kapattı. Çünkü Eren’in ayak sesleri duyulmaya başlamıştı.
Fatih sevinçle arkadaşının boynuna sarıldı:
- Siz bir harikasınız Naci Bey! Gerekirse onlardan da faydalanabiliriz tabii, dedi.
Naci:
- Doktorum, dedi, ayrıca konuşmaların bir kısmını da kol saatimin hafızasına aldım!
- Çok güzel, dedi Fatih. Derneğe varınca karşılaştırırız Naci Bey. Naci Bey!
- Buyurun Fatih Bey!
- Bir de alkolikleri konuşturmak istiyorum, ne dersiniz?
- Neden olmasın ki? Ben hazırım!
- Yürü öyleyse!
Bunlar kapıya doğru yürürken Eren içeri girdi. Fatih:
- Her şey için teşekkür ederiz aziz dostum, Eren Bey. Tekrar görüşmek dileğiyle!.. dedi.
Eren gayet memnun:
- Bilakis ben teşekkür ederim Sayın Doktorum! Sizlere daima başarılar diliyorum! Allah yardımcınız olsun.
Naci de:
- Çok sağ olun kardeşim! İlginize çok çok teşekkürler! Umduğumuzdan iyi oldu bence.
- Bence de, dedi Fatih.
Ayrılmak için ellerini uzatan misafirlerinin ellerini sıkarken:
- Başarılar dilerim efendim, güle güle! Yine bekleriz, dedi Eren. Onları da dış kapıya kadar uğurladı.
İki dava arkadaşı arabalarına binerek evlerine doğru giderlerken:
- Yarın dernekte buluşalım, yaptıklarımızı başkanla paylaşalım. Eminim onlar da en az bizim kadar sevineceklerdir! dedi Fatih.
- Tamam, Doktorum, inşallah!
Fatih, önce Naci’yi evine bıraktı. Arabadan inen Naci’nin arkasından bakarak: Ne iyi arkadaş! dedi.
Biraz sonra kendisi de evine vardı. Uyumak istiyordu. Yine Suna gözünün önüne geldi. Bugünkü çalışmalarını zihninde canlandırarak, Suna’yı kovmak istedi. Uyumak istiyordu ama uyuyamadı. Yataktan kalktı çalışma masasının başına geçti. Tuttuğu notları gözden geçirdi. Nasıl yazı serisi haline getireceğini düşündü. Biraz sonra gözlerine uyku çöktü, yatağına besmele çekerek uzandı ve uyudu...
Devam edecek…