Önceki yazının devamı…

Üç ay sonra Fatih: ‘Ben Allah’ıma söz vermiştim, bunlarla mücadele edeceğim demiştim’ dedi ve: ‘Ne yapmalıyım, neresinden başlamalıyım?’ diye düşünmeye başladı. Birden aklına: Yeşil Ay Derneği geldi. ‘Tamam, tamam!’ dedi. ‘Zaten
onların da amaçları bu…’

Fatih, bir gün bu düşünceyle Yeşil Ay Derneği’ni ziyarete gitti, başından geçenleri onlara anlattı ve üye olmak istediğini bildirdi. Dernek görevlileri çok sevinmişlerdi. Fatih bir senelik üye aidatını da toptan ödedi. Yakında sizleri yine ziyaret edeceğim, diyerek ayrıldı.
Dernek yöneticileri Fatih’in isteği üzerine bir plân hazırladılar. Bu plâna göre mücadele kâğıt üzerinden yapılmayacaktı. Şimdiye kadar, içkinin kötülüğünü, sigaranın zararlarını, uyuşturucunun can alıcılığını afişlere yazıp, yazdırıp insanların görebileceği yerlere astırıyorlardı.

Fatih dernek yöneticilerine teklifini şöyle iletti:
- Sayın başkanım, uyuşturucu ticaretine engel olmak, olmaya çalışmak devletimizin görevi. Ona biz karışamayız. Devletimizin kolluk kuvvetleri onlarla bir şekilde mücadele eder. Zaten de ediyorlar. Biz uyuşturucu pazarında müşteriyi azaltalım. Bir yerde müşteri varsa, mal oraya bir şekilde ulaşır. Müşteri yoksa, alıcı bulamıyorsa mal başka pazarlara gider, bu pazarı terk eder. Biz vatanımızı pazar olmaktan, insanımızı tüketici olmaktan kurtarmaya çalışalım. Onun için de gelin bizzat, birebir içki içenlerle, uyuşturucu kullananlarla, sigara bağımlılarıyla görüşelim, onlarla konuşalım. Onlardan bu alışkanlıklara niçin ve nasıl düştüklerini öğrenelim. Kurtuluş yollarını hep birlikte onlarla arayalım, dedi. Kendisinin de bu görevi seve seve yapabileceğini ilave etti.
Dernek yöneticileri çok heyecanlanmışlar, bu fikri çok beğenmişlerdi. Fatih’in derneğe üye olmasıyla derneğe bir canlılık gelmişti.

Dernekte görevli, aynı zamanda da sivil polis olan arkadaşı Naci’yle işe koyuldular. İlkin uyuşturucu bağımlılarını bir araya getirmeye karar verdiler. Ama nasıl yapacaklardı bunu? Bunlar aynı zamanda karanlık adamlardı, uyuşturucuyu gizli kullanıyorlardı. Deşifre de olmak istemezlerdi.
Uzun bir araştırmadan sonra polis Naci şu fikri ileri sürdü. Kendisinin iyi tanıdığı eski bir uyuşturucu bağımlısı arkadaşı vardı. Tedavi olmuştu. Uyuşturucu bağımlılarını en iyi o bilebilirdi, bağımlıları o toplaya bilirdi. Arkadaşları ondan çekinmez ve rahatlıkla onun evine gelebilirlerdi. Bu fikri Fatih de çok beğendi. Naci:
- Ben arkadaşım Eren’le görüşeyim. Ona teklifimizi ileteyim. O, ‘olur’ derse sen bu işi ‘oldu’ say Fatih Bey, dedi.
Ayrıldılar.
Çok geçmeden Naci, Fatih’i aradı. Gelecek hafta çarşamba günü akşam saat sekizden sonra buluşacaklardı.
O gün Fatih’le Naci, Eren’in evine gitmek için: “Ya Allah bismillah”, diyerek arabaya atladılar. İyi bir başlangıç yapmak istiyorlardı. Ama bu teşebbüslerinin nasıl sonuçlanabileceği konusunda da yine de endişeliydiler.
Bakalım bu ilk teşebbüsleri nasıl bir netice verecekti? Bu düşüncelerle arabayı çalıştırdılar.

Eren, eski arkadaşlarını bizzat ayaklarına kadar giderek tek tek evine davet etmişti. Hepsi de memnuniyetle kabul ettiler.

Gelenler, genişçe bir salona oturmuş, diğer gelecek bağımlıları bekliyorlardı. Gelecek kişiler tamam olunca ev sahibi Eren söze şöyle başladı:
- Arkadaşlar, dedi, sizleri buraya çağırmamın asıl sebebi, biraz sonra buraya gelecek olan arkadaşlarla tanıştırmaktır.
- Gelenler polis olmasın ha! dedi gençlerden biri heyecanla!

Eren gülümseyerek:
- Polislerden amma da korkmuşsun be kızım! dedi.
- Öyle deme Eren Bey! Onlardan çektiğimi bir ben bilirim, bir de Allah!..
- Arkadaş doğru söylüyor Eren Bey! Kimlerle tanıştıracaksın bizi?
- Sen de mi korktun yoksa aslanım? Endişelenmenize gerek yok, bir doktor arkadaşımla tanıştıracağım.
- Niçin?
- O Arkadaş, bir kitap mı hazırlıyormuş, bir tez mi? Öyle bir şey işte. Orasını ben de çok iyi bilmiyorum. Ben de zaten yeni tanıştım bu Doktor Beyle. Sizin anlayacağınız, sizleri kurtaracak bir çalışma yapıyormuş. Benden de yardım istediler. Sizlerle görüşmek, tanışmak istiyorlarmış. Ben de sizlerin dostluğuna güvenerek söz verdim. Hepsi bu kadar arkadaşlar, dedi.

Bu ara kapı vurulmaya başladı. Ev sahibi Eren kapıyı açmak için kalktı. Biraz sonra içeriye selâm vererek Fatih ve Neci gülümseyerek girdiler. Teker teker içerdekilerin ellerini sıktılar. Sağ taraftaki boş koltuklara oturdular.
Fatih:
- Nasılsınız, iyi misiniz arkadaşlar? diyerek söze başladı.

İçerdekiler:
- Teşekkür ederiz Doktor Bey, dediler.
Fatih gayet candan:
— Bilakis ben teşekkür ederim arkadaşlar. Bizleri kırmadınız, geldiniz. Ayrıca, bizlere ev sahipliği yapan Eren Beye de teşekkürlerimi arz etmek isterim.

Eren gayet içten:
- Bilakis ben teşekkür ederim efendim. Ne demek Doktor Bey? Görevimiz. Sayın Doktorum, bu arkadaşlar daha önce sizlere ve Naci Beye bahsettiğim kişiler. Ne soracaksanız sorun, ne öğrenecekseniz öğrenin? Şimdi söz sizlerin efendim, dedi.
Fatih:
- Teşekkür ederim Eren Bey kardeşim, dedikten sonra ortaya konuştu:
- Arkadaşlar! Belki gazetelerden okumuşsunuzdur. Suna isimli genç bir kızımız eroin komasından öldü.
- Yoksa sevgiliniz miydi? dedi içlerinden biri.
- Hayır. Sadece hemşerimdi. Buraya tıp tahsili için gelmişti. Kötü alışkanlıklar edindi ve eroin komasından öldü.
Devam edecek…