BAŞYAZI / Mehmet FURKAN


EMPERYALİZMİN AZINLIK OYUNU (1)

Selam ile…


  Selam ile…
LÜTFEN UNUTMAYIN. BU YAZI 20 YIL ÖNCE YAZILMIŞTIR. KENDİNİZE VE DÜNYAYA ‘DEĞİŞEN NEDİR’ DİYE SORUN.
 Romanyalı ünlü Tarihçi ve Diplomat Trandafir G. Djuvara 1912 yılında yazdığı 'Türkiye'nin Paylaşılması Hakkında Yüz Proje" adlı kitabının giriş bölümünde; "Doğrusunu söylemek ve taraf¬sız olmak gerekirse, Hıristiyanlarla Müslümanlar arasındaki ilişkilerin hiçbir zaman dostça olmadığını belirtmek icap eder; kabul edelim ki çağdaş hoşgörü anlayışına rağmen bu milletler arasında bugün de özellikle Hıristiyanlardan kaynaklanan bir hınç alma duygusu bulunmaktadır." derken; aslında Batılı Emperyalistlerin Türklere hiç de dost olmayan samimi bakış açılarını ortaya koyar.
Batılı emperyalist ülkelerin ülkemiz üzerinde her zaman gizli emelleri olmuş, Türkiye ile olan iliş¬kileri bu gizli emellerin gerçekleşip gerçekleşme¬mesi durumuna göre şekillenmiştir. Emellerine ulaştıkça Türkiye'de işlerin iyi gittiği ve yolunda olduğu havası pompalanırken, sömürüde zorlan¬dıkça her şeyin bozuk gittiği belirtilerek ülke ka¬os ortamına sürüklenmiştir. Bu ilişkilerde geçmişten günümüze azınlıklar konusu önemli bir yer tu¬tar.
Ayrıca, Anadolu'nun paylaşılmasında kendi aralarında anlaşamayan ve Anadolu'yu birbirine kaptırmak istemeyen Avrupa'nın gözündeki hasta adam; iyi edilmeden aynı zamanda öldürülmeden hep hasta olarak bırakılmalıdır, işte azınlıkların da içinde yer aldığı bu denge anlayışından dolayı, Batı emperyalizmi ile Rus Emperyalizmi arasında sıkışıp kalan Osmanlı'nın can çekişme dönemi bir yüz yıl uzar.
Diğer taraftan, Batı Emperyalizmi geçmişte ol¬duğu gibi günümüzde de hedef ülkelere giderken önce o ülkedeki azınlıklardan, eğer azınlık yoksa o ülke yurttaşları arasından bir şekilde yeni azın¬lıklar yaratıp sömürülerinde kullanacakları işbir¬likçi simsarları ve o ülkeye müdahale gerekçeleri¬ni yaratırlar.
Sözde azınlıkların; kendileri ile reka¬bet eder hale gelmeleri veya iş birliğinde sorun çı-karmaları durumunda ise bunlar hemen ayrılıkçı terörist muamelesi görerek işleri derhal bitirilir. Öte yandan, yeni azınlıklar yaratılırken o ülkenin yöresel; sosyal, siyasal, kültürel, dil (şive) ve inanç farklılıklarından yararlanırlar.
Eğer başarılı olamazlarsa veya oluşturdukları azınlıkları işbirli¬ğine ikna edemezlerse, bu defa diğer ülkelerden gizli bir şekilde ekonomik ve malî yönden, yani sermayeleri ile fonlayarak destekledikleri insan¬ları getirip amaçlarına ulaşırlar. Yarattıkları azın¬lığa ve gelen yabancılara temel insan hak ve özgürlükleri adı altında yeni ekonomik, sosyal, siya¬sal ve kültürel ayrıcalıklar ve güvenceler sağla¬nırken, o ülkenin asıl yurttaşları açlığa, sefalete ve yoksulluğa itilir. Bir yerde, sömürge yaptıkları ül¬keleri kendi içinde bölerek aynı zamanda terör ve kaos ortamına sürükleyip amaçlarına daha kolay ulaşırlar.
Bugün, batı emperyalizmi tarafından, ülkemiz¬deki azınlıkların kullanılması yahut yeni azınlıklar yaratılmasına ilişkin oyunlar, geçmişte Osmanlı üzerinde de oynanarak sonuçta koskoca impara¬torluğun çöküşüne yol açılır.
Zira 1530'larda Os¬manlı İmparatorluğu'nun bugünkü Anadolu'ya isabet eden topraklarında Türklerle aynı şartlar altında barış içerisinde birlikte yaşayan ve aynı kaderi paylaşan Rum, Ermeni, Yahudi ve diğer gayrimüslim yurttaşların nüfusu % 8 iken Os¬manlı'nın ekonomik bağımsızlığının yok edilerek ipotek altına alınmasına neden olan 1838 Ticaret Anlaşması'ndan sonra 1844'e gelindiğinde dış göçlerle birlikte, bu oran %20'ye çıkar.
Arkasın¬dan Ticaret Anlaşması'nın siyasi yönden tamam¬layıcısı durumundaki 1839 Tanzimat Fermanı ve daha büyük imtiyazlar sağlayan 1856 tarihli Isla¬hat Fermanı gelir.
Devam etmek üzere, şimdilik hoşça kalın…