Ali SARIKAYA /İlahiyatçı-Yazar


ÇEŞİT ÇEŞİT ÂLEMLER

Âlem denilen şey, sadece görünen şehâdet âleminden ibaret değildir.


Âlem denilen şey, sadece görünen şehâdet âleminden ibaret değildir. Misal âlemi, melekût âlemi, ruhlar âlemi, hava, su…  gibi çok âlemler vardır. Hayat bu âlemlerde de devam etmektedir. Şehadet âlemini terk eden, bu âlemlerden birine intikal etmektedir. Göze göre, gayb âlemine gitmiştir. Gayba iman, onun başka bir âleme gittiğine, oranın şartlarına uygun bir hayatı yaşamaya devam ettiğine inanmaktır. Bir âlemden öbürüne intikal etmekte bir vahşet yoktur. Bütün âlemlerin dizginini elinde tutan Allah’a iman ile bağlanan insan için, bu âlem veya öteki âlem, fark etmez. Çünkü hepsi onun mülküdür. İnsan ise onun kuludur. Onun her hangi bir mülkünde, onun kulu olarak yaşamaya devam edecektir. İmanın inkişafı nispetinde, bu intikallerden korkusu azalacaktır.
İman, vicdanın iç yüzünü ışıklandırır. Bu sayede insan, kendisi ve yaşadığı dünya ile barışık hale gelir. Bir emniyet atmosferi meydana gelir. Her şeyle tanışık hale gelir. İnsana müthiş bir güç kazandırır. Bu sayede, her musibete, her hadiseye karşı dayanma gücü elde eder. Bir şey dayandığı yer kadar güçlüdür. İman ile Allah’a bağlanan insandan daha güçlü kim olabilir? Böyle bir iman sahibi için, bildiği ya da bilmediği âlemler, oradaki hayat şartları, onun imanının sınırları içindedir. Bağlandığı sultanın tasarrufu altındadır. 
İman, geçmişi ve geleceği aydınlatır. Ebediyetten bir parıltıdır iman. Bütün duygu ve kabiliyetleri, geliştiren bir iksirdir. Hayatı bu kısacık ömür ile sınırlı kabul etmez. Ebedîye intisapla, ona bağlanmakla, hayatı ebedileştirir.
Vicdanın ve ruhun dört unsuru ve hisleri vardır. İrade, zihin, his ve latife. Bunların her biri ayrı bir yolda, derelerin ırmaklara akması gibi bir merkeze doğru hareket ederler. İrade, ibadete; zihin, marifetullaha (Allah bilgisine); his, Allah sevgisine; latife, Allah’ın sıfatlarının kâinatta görünen tecellilerini seyretmeye yönelmektedirler. Takva denilen mükemmel ibadet, bunların toplandığı havuzun adıdır. Bunlar, görünmeyen âlemlerde ne kadar önemli hadiselerin cereyan ettiğini göstermektedir. Bu hadiseleri aydınlatan ise ancak îmandır.
Netice
Şu hayattan ve kâinattan beklenen, Allah’ın sıfatlarının şu kâinattaki muazzam tezahürlerine karşı, insanın, kendisinden yapması istenilen her nevi ibadet ile ibadet etmesidir. İnsandan beklenen en son netice ise, ilim ve sanattaki mükemmelliklerle, harika sanatlarla o ibadete yetişmektir. O mükemmel tecellilere karşı, güçlü bir ilim ve harika sanatlarla donanmış bir ibadet ortaya koymaktır. Sanatın en güzelini, Allah şu kâinatla ortaya koymuştur. Bunlar, nihai hedeflerdir. İnsandan, bu hedeflere doğru, çıkabildiği yere kadar çıkması istenmekte ve çıkması için teşvik edilmektedir. İlim öğrenmek, bunun için ibadettir.
Dünyanın sonuna doğru, her şey ilme ve fenne dökülecektir. Güç ve kuvvetini ilimden alacaktır. Hükümranlık ve kuvvet, ilmin ve fennin eline geçecektir. Nispî gaybın zincirindeki halkalar daha çok aydınlanacaktır.
İnsanoğlunun bu yükselişi, gurura vesile kılınırsa, insanları mutsuz edecektir. Fen ve teknoloji, bir güç gösterisi vesilesi olmamalıdır. Allah’ın sanatlarını daha iyi anlama ve onun gücü ve sanatı karşısında hayranlığını ifade etmeye vesile olmalıdır. Teknoloji, insanların huzuruna, geçim kolaylığına hizmet etmelidir. Savaş teknolojisi haline çevrilmemelidir. Bunun nelere mal olduğunu, nelere sebep olduğunu, yaşamakta olduğumuz dünya, bütün çirkinliği ile görmektedir. Elindeki ilim denen değeri, huzura, mutluluğa, rahat ve kolay yaşamaya harcasa, gönüller üzerinde hâkimiyet kazanacaktır. İnsanlığı mutlu etmeye yetecek gücü elde edecektir. Gayb âleminin iki yakası olan geçmiş ve gelecek, ilmin doğru yerde ve doğru hedefler için kullanılması durumunda, bu iki cenahta da, bütün insanlığı mutlu etmeye yetecek güce sahiptir.