Prof.Dr.Mehmet CİHANGİR


BU ZAMLARI HAK ETTİK Mİ…

Soru: Saatte 120 km. hızla giden aracı yine aynı 120 km. hızla takip eden bir araç ne kadar sonra yakalayabilir. Cevap: Hiçbir zaman ya da öndekinin yakıtı bittiği zaman (!)


Soru: Saatte 120 km. hızla giden aracı yine aynı 120 km. hızla takip eden bir araç ne kadar sonra yakalayabilir.
Cevap: Hiçbir zaman ya da öndekinin yakıtı bittiği zaman (!)
İkinci Soru: Aynı aracı yine 160 km. hızla takip eden bir araç ne kadar sonra yakalayabilir.
Cevap: Hesaplanabilir… Bir süre sonra yakalayacaktır.
Bu sorular zihnimizde bir kenarda durduğunda ekonomimizin durumunu daha iyi anlayacak, zorlukların çözümünün ne ölçüde mümkün olduğunu göreceksiniz.
Zamlardan bıktık, tiksindik ve artık dayanamaz hale geldik.
Peki bitecek mi bu zamlar.
Teknik olarak açıklayayım.
Sonrasında inanmak güvenmek size kalmış.
Öncelikle ülke ekonomisini çok kısa irdeleyip sonuca varalım.
Aslında bir ailenin ekonomisini yönetmesiyle ülke ekonomisinin yönetimi benzeşir.
Özetliyorum.
Bir ailenin neleri olabilir.
Evi ya da evleri.
Arabası ya da arabaları.
Arazisi, bankalarda TL parası, dövizi, altını, hisse senetleri, tahvilleri vb. malvarlıkları.
Özetle en fazla bunlar olacaktır bir ailede.
Peki bir devlet nelere sahiptir.
Bir sürü varlığı olan bir kurum.
Arazileri, fabrikaları, havalimanları, limanları, şeker fabrikaları, barajları, otoyolları vs. vs.
Devletin de geliri ile giderinin eşit olması arzulanan durumdur.
Şimdi kitabın ortasından konuşalım.
Ailenin gelirleriyle giderleri birbirini karşılamıyorsa ne yapmak gerekir.
1. Gelirleri artırmalısınız. Ya mümkün olmuyorsa.
2. Giderleri azaltmalısınız. O da mümkün değilse.
3. Malvarlığınızı azaltırsınız. Aracınız eviniz birden fazla ise bir ikisini satarsınız. Bunlar da yetmezse açığı kapatmaya.
4. Borç bularak farkı kapatabilirsiniz. Borcu hangi gelirle kapatacaksınız. Bu halde olan birine kim neden borç versin. 
Çok özeti budur bir aile ekonomisinin yönetim şeklinin.
Peki bu durum devlette ise…
Devlet de farklı davranmayacaktır. Geliri giderini karşılamıyorsa;
1. Gelirleri artırmalısınız. Bunun yolu ya üretimi artırıp GSMH’yı artırmakla, mümkün olmuyorsa ZAM ile… Vergileri artırarak. Bu da yetmiyorsa…
2. Giderleri azaltmalısınız. O da mümkün değilse.
3. Malvarlığınızı azaltırsınız. Ailenin malvarlığını azaltmanın karşılığı devletde özelleştirmedir. Yani arazilerini, fabrikalarını, havalimanlarını, limanlarını, şeker fabrikalarını, barajlarını, otoyollarını özelleştirerek bunları yapar. Bunlar da yetmezse açığı kapatmaya.
4. Borç bularak farkı kapatacaktır. Ailede olduğu gibi devlet borcu hangi gelirle kapatacaktır. Bu halde olan birine kim neden borç versin…
Ve şimdi de realiteye gelelim.
Ülkemiz uzun yıllardır gelirinden daha fazla harcama yapmaktadır. Bütçesi denk değildir. 
Gideri hep gelirinden fazla olmuştur.
Peki farkı nasıl kapatmaktadır.
Uzun yıllar üretim yaparak gelir artışı sağlayamamaktadır. Örneğin GSMH 2015 yılında 864,1 milyar dolar iken 2021 yılında 806,8 milyar dolara düşmüştür. 2015 yılında GSMH olarak dünya 66'ıncısı iken 2021 yılında 78'inci sıraya gerilemiş. 2015 yılından bu yana hem GSMH hem de kişi başına gelir sıralamasındaki düşüşümüz son derecede çarpıcıdır.GSMH 2021 yılında 817,5 milyar dolara, 2022 yılında da 905,5 milyar dolara ulaşsa da artan nüfusa orantılandığında bireysel varlıktaki ciddi düşüş dikkat çekicidir. 
Bu durum devletin gelirini üretimle artıramadığının en açık örneğidir. Yapılacak olan zamlar ve vergi artışları olmuştur ancak bu son bir iki yıl dışında sınırlı kalmıştır. Bu durum gelirlerin yeterince artırılamadığının kanıtıdır.
Gelir artırılamayınca giderler azaltılabilmiş midir. 
Hayır. 
Peki açık nasıl kapatılmaya çalışılmıştır.
Üçüncü seçenek değerlendirilmiş ve devlet elindeki varlıklarını satmak zorunda kalmıştır. Tam olarak özelleştirme bu amaçla yapılmıştır.
Hala fark kapatılamayınca devlet dördüncü ve son aşamaya geçmiştir.
Borçlanma…
İç piyasadan borçlanma zaten az olan paranın ekonomiden çekilmesi olacağından devlet bunu yeterince yapamamıştır.
Yurt dışından bir dönem dünya ekonomisinde bol olan para bu amacın gerçekleşmesini kolaylaştırmıştır.
Ancak bu bolluk ortadan kalkınca para bulmak zorlaşmıştır.
Devlet söylemleri nedeniyle artık IMF’ye de yanaşamamıştır.
IMF bir nevi dış borç verenler açısından garantör gibi gözlendiğinden yurt dışından döviz bulmak da pahalı hale gelmiştir.
Ülkenin komşu ülkelerindeki savaş ve istikrarsızlıklar ülkeyi dış yatırımcı gözünde riskli hale getirmiş ülkenin Kredi risk primi denilen ve alınan kredinin geri ödenmeme riskine karşın kredinin sigortalanması için kullanılan CDS primleri sürekli yükselmiştir. Bir dönem geçen yıl 2022 Temmuzunda ülkemizin bu primi 882 puana çıkmıştır. Bunun anlamı şudur. Aldığınız her kredi için yüzde 8,82 oranında prim ödenecektir. 
Bu belirsizlikle devlet borçlanmada zorlanmış ve cari açık dahil borç bir türlü kapatılamamıştır.
Ve hükümet kendisi için en riskli ancak en kaçınılmaz yola girmiş bugünkü zamları yapıvermiştir.
Haklı mıdır, haksız mıdır.
Karar sizde.
Yazınız başındaki soruların da cevap bulacağı gelecek yazımızda bu zamların sosyo ekonomik ve siyasi sonuçlarını tartışmak üzere mutlu haftalar diliyorum.