BAŞYAZI / Mehmet FURKAN


BAŞARIYI YAKALAMAK İÇİN (1)

Selam ile…


Selam ile…  

Eski Türkler'de doğan "arkadaş" kelimesi, savaş meydanlarında arkalarını dayadıkları taş benzetmesinden türemiştir.
Savaşçı bir kavmin, savaş arkadaşlarına güvenlerini en iyi şekilde ifade eder bu terim.
Ayrıca, ölüme en yakın oldukları zamanda bile yanında bulunan insanları gözetmenin yüceliğini de bizlere göstermiştir.
Eskiden meydanlarda yapılan bu savaşlar, günümüzde şirketlerde yaşananlardan çok da farklı değil aslında. Biz de çoğu zaman arkamızı dayayacağımız bir taşa ihtiyaç duymuyor muyuz?
Gelişen dünyada iş piyasası koşulları içerisinde ekip ruhu, büyük önem taşıyan bir etken. Ama konu bununla bitmiyor.
Ev hayatında, okul hayatında, minibüste, otobüste, mutfakta, dağda, tepede nerede ne yaparsanız yapın, paylaşarak yaptıklarınızın, yalnız yaptıklarınızda daha kolay ve hızlı yapıldığını görürsünüz.
Herkes her işi yapabileceğini düşünür, lâkin herkes sadece bildiği işi yapar. Dünyada yüzlerce, binlerce meslek kolunun olması kesinlikle tesadüf değildir. Herkes formalite olarak her işi yapacak olursa hiçbir meslek kolunda uzmanlaşma olmaz. Bütün bunlar bir yana, insanların temel ihtiyaçlarını karşılayabilmelerinden öte bir gelişmişlik düzeyine kavuşmaları hayal olur.
Şu an profesyonel bütün firmalarda uygulanan kurumsallaşma çalışmaları da bu bilgiler ışığında ortaya çıkmış kavramlardır. Bunu fark eden pek çok firma artık iş ilanı verirken, ilanlarına "ekip ruhu taşıyan çalışma arkadaşları" ibaresini de eklemeye başladı. Bakın, kişinin konusunda çok yetenekli olması yetmiyor. Birçok meziyetlerinin yanı sıra iş arkadaşlarıyla iletişim halinde bulunarak, fikirlerini insanlarla paylaşması da gerekiyor. İşveren bunların yanında beraber çalışacağı kişinin güvenilir olmasını da istiyor.
Tüm özellikleri taşıyan elemanı bulabilme şansını bulan kişiler elindeki elemanları başka şirketlere kaptırmamak için çeşitli motivasyon yöntemleri (taltif, takdir) uygularken, aradığı niteliklere tam haiz olmayan kişilere de daha farklı yöntemler uygulanmaktadır.
Çalışanlarını çeşitli kurslara gönderen, seminerlere katılmalarını isteyen firmalar, genel veya özel toplantılarla insanlara daha yakın olabilecekleri imkânlar sağlamaya çalışmaktadırlar.
Tarihte de birçok muzaffer kumandan ordusunun güvenini kazanarak, kendisi de ordusuna güvenerek dünyaya hâkim olmuşlardır, iş hayatında da bu böyledir: Her kurum, şirket veya firma kendi alanında bir cihana egemen olma arzusu içindedirler. Örneğin; Napolyon da tarihçiler tarafından çok eleştirilen bir kumandan olmasına rağmen ekip ruhunu askerlerine aşılamayı bilmiş bir kişisel gelişimcidir.
Tarih bize Napolyon'un askerlerini cesaretlendirmek, günümüzdeki kavramıyla motivasyonlarını artırmak için savaş meydanına ilk çıkan kişi olduğunu gösteriyor. Daha fazla toprak, daha fazla güç için gidilen bu yolda, savaş meydanında oklara karşı atılan ilk adım yine Napolyon'dan geliyor. Amaç, yenilmeye yüz tutan bir savaşta bile son bir hamle ile kazanılabileceğini göstermek, askerlere cesaret aşılamak. Başarılı oluyor da.
Napolyon'un gelen her oka karşı öne atılması ve büyük bir cesaret örneği göstermesi, arkasından birçok insanın gelmesini sağlıyor. Burada asıl önemli olanın savaşta Napolyon ve askerlerinin birbirlerine inanması ve güvenmesi. Bu yolda atılan ilk adımlarsa, motivasyonun önemli unsurlarından sadece küçük bir parçasını gösteriyor.
Devam etmek üzere, şimdilik hoşça kalın…