Av.Feyzullah CİHANGİR


DARBE, MISIR VE TÜRKİYE


Mısır da canlı yayında yapılan darbe İslam Aleminden eksik olmayan üzücü haberlere bir yenisini daha ekledi. Milyonların gözü önünde ordu Cumhurbaşkanlığı sarayını kuşattı ve General’in açıklamasıyla birlikte siyasi iktidarın tüm yetkileri “fiilen” elden alındı. Milyonlarca insan meydanlara akın etti. Bir kısmı darbeyi alkışlarken diğerleri seçilmiş iktidara sahip çıktı ve şiddete başvurmadan direniş başlatma yemini etti. Mısır sosyo-kültürel zenginlik açısından Arap Alemi’nin en dikkate değer devleti. Yıllarca Hüsnü Mübarek’in dikta rejimi altında hukuktan, demokrasiden ve insan haklarından bihaber yaşamış olsalar da ülkedeki oturmuş İslami aydın ve siyasetçiler Mısır’ı diğer Arap ülkelerinden ayırıyor. İslam Aleminde bir ekol olan El Ezher’in birçok Arap ülkesindeki şubeleri Mısır’ı kültürel yönden farklılaştırıyor. İhvan-ı Müslimin örgütünün Türkiye dahil birçok İslam ülkesini etkilemesi ve bu ülkelerdeki İslami akımlara ilham kaynağı olması da işin bir başka boyutu. Otoriter rejimin varlığına ragmen varlığını koruyabilmiş entellektüel sınıf Mısır’ı demokrasiye taşıyan en önemli güç. Mursi’nin Cumhurbaşkanlığı bu potansiyelin başarısıydı. Darbenin gerekçesi Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin uzlaşmaz politikaları olarak gösterildi. Yıllarca Hüsnü Mübarek’in yumruğuyla yönetilmiş bir ülke için bu tarz bir darbe oldukça garip kaçıyor. Ordu’nun otoriter iktidarın bekçiliğini yaptığı bir ülkede demokrasiye atıf yapılarak darbe yapılması ve İhvanı Müsliminin dışlanmaya çalışılması şüphesiz Mısırlılarca değerlendirilecektir. Görünen o ki Mısır’daki direniş ruhu öyle silah ve süngüye boyun eğecek gibi görünmüyor. Mursi’ye yapılan darbe esasen Arap Aleminde yaşanması muhtemel siyasal ve ekonomik dönüşüme karşı yapılmıştır. Türkiye’de başlayan kıvılcımın Mısır’a uzanması ve Türkiye ile Mısır arasında gelişen diyalog her halde emperyal Batı ve Yahudi dünyasının işine gelmeyecekti. Mısır’da yaşanan darbe Türkiye’deki iktidar karşıtlarının bir kısmının el ovuşturmasına neden oldu. Meclis çatısı altında Mursi ile Başbakan Tayyip Erdoğan arasında benzerlikler kuran ve Ana Muhalefet Partisi’nin Mısır’daki darbeye destek vermesi gerektiğini ileri sürenler tipik darbeci sol politikayı devam ettirdiler. Gezi Parkı olaylarının verdiği gazla Taksim ile Tahrir arasında benzerlikler kurdular. Bu yorumları milletimiz en iyi şekilde değerlendirecektir şüphesiz. Ortadoğu’da ülke halklarının bu kadar yakınlaşması ve birbirlerinin dertlerine tepki vermeleri, bir ülkede yaşanan olumlu bir gelişmenin anında bir başka ülkede yankılanması feleğin tersine döndüğünün işaretidir. Mısır’da yaşananlar demokrasinin yeşermesine fırsat tanımayan ve ekonomide büyük rol oynayan ordunun halkına ihanetinden ibarettir. Türkiye’de yaşananlar ise vesayetçi demokrasinin devam etmesini ve istikrarsız bir Türkiye’nin yeniden dirilmesini arzu ederek esasen yeniden ordunun herşeyi kontrol altına aldığı bir ülke hayal etmektedirler. Her iki kapıda kapalı rejimlere çıkmaktadır.