Av.Feyzullah CİHANGİR


AVRUPA BİRLİĞİ HEDEFİNDEN VAZGEÇİLMEMELİDİR


Avrupa Birliği üyelik sürecinde yaşanan gelişmeler ülkemizin demokratikleşme serüveninde hiç kuşkusuz en büyük rüzgar oldu. Uyum yasaları ile başlayan süreç esasen yaklaşık 200 yıllık Avrupalılık hayalinin en ver­imli ve somut kazanımlarına sahne oldu. Temel yasalarda yapılan değişikliklerin yanında demokratikleşme konusunda atılan adımlar demokrasinin özümsenmesine önemli katkılar sağladı. Zihniyet değişikliği yaşandı.

 

Ülkemizde bugün demokrasiden ve anayasal parlamenter rejimden geri dönüşün düşünülemiyor olması şüphesiz büyük bir kazanım. Her on yılda bir askeri vesayetin veya darbenin etkisiyle yeniden şekillendirilen devlet ve siyaset bugün sivil dinamikler üzerinde sağlam adımlar atıyor. Bu durum Avrupa hedefinin doğruluğunu gösteriyor.

 

Türkiye'nin Avrupa Birliği üyelik sürecine karşı gelen kesimler ilginçtir ki Türkiye'nin en radikal batılılaşma hamlesini başlatanlar. Ke­malistlerin olmazsa olmazı olan Batı'ya karşı çıkmaları ve Ak Parti karşısında kendilerini "Ulusalcı" olarak tanımlamaları bu döneme denk geldi. Batılılaşmayı yaşam tarzına varın­caya kadar savunan Ulusalcıların demokratik hak ve eşitlik ilkelerini öne çıkaran ve eni sonu şeffaf hukuk devletini doğuracak olan sürece sert şekilde tepki göstermeleri oldukça manidar. Üstelik Batı'nın savaş teknolojisine muhtaç olduğu için hemen her zaman savunma yatırımı için ihale açan ve bundan hiç rahatsız olmayan askeri bürokrasinin Batı karşıtlığını anlamak gerçekten zor.

 

Şüphesiz Türkiye'nin Avrupa devletleri ile boy ölçüşmesinden rahatsız olan ve Türkiye'nin pazar devleti olmasından büyük menfaati olan kesimin bu süreçte önemli bir rolü vardır ve ol­maya devam edecektir.

Avrupa Birliği hedefinden sapmayan ama zaman zaman yavaşlayan ve karamsar görüntü sergileyen hükümetin Arap Baharının da etk­isiyle Ortadoğu'ya yönelik pozitif mesajlar ver­mesini "eksen kayması" olarak yorumlayanlar yine "Ulusalcılar"dı.

 

Ak Parti iktidarı AB standartlarını yakalama başarısını gösteren Büyükşehir Belediyelerinin partisidir bir bakıma. Modern şehircilik ve es­tetik konusunda ülke standartlarını yukarıya çeken başarılı Belediyecilik modeli insanımızın ufkunu açmış ve devlet standartlarını yukarılara taşımıştır.

 

Avrupa Birliği üyelik sürecinin ülkemize kazandırdıkları görmezden gelinemez. Geliş­menin şartlarından birisi başkalarının ne düşüneceğini, bir başka deyişle başkalarınnı gözünden nasıl göründüğümüzü bilmemizden geçer.

 

AB nin Türkiye ile ilgili olumsuz düşünceleri tabii ki moral bozan bir durum. Ancak bu durum yadırganmamalı ve soğukkanlılıkla karşılanmalıdır. Avrupanın bu bakışı yaklaşık 1000 yıllık düşmanlıktan ve ötekileştirme kültüründen beslenmektedir.

 

Ama unutulmamalıdır ki bugünkü Avrupa Birliği olgusu birbiriyle kanlı bıçaklı olan Avru­palıları dahi birbirine yaklaştırmış ve kıtada sulhü temin etmiştir. Bu yüzden olaya büyük pencereden bakmak ve Avrupa Birliği Ente­grasyon olgusunu Avrupa Medeniyetinde bir kırılma işareti olarak yorumlamak ve iyimser olmak daha doğru.

 

Hala çadır devleti görüntüsü veren Orta­doğu ülkelerinin siyasi ve ekonomik istikrara kavuşabilmesi, her türlü aşırılıktan arınabilmesi için Avrupa Birliği benzeri bir entegrasyon modeline ihtiyaç olduğu gün gibi belli.

 

Bunun için hem Türkiye'nin çıtasını daha yukarılara taşıması hem de Ortadoğu ülkelerinin Türkiye'nin seviyesine ve vizyonuna ulaşabilmesi için işbirliğine çok fazla ihtiyaç bu­lunuyor.

Bu bütünleşme gerçekten zor bir süreç ama dünya barışı için vazgeçilmez olduğu muhakkak.

Türkiye sahip olduğu devlet tecrübesi ile bundan sonraki süreçte özellikle Kürt Sorunu ve Alevi Açılımı konusunda Avrupa Birliği tecrübesinden faydalanmalıdır.

 

Bu iki sorun Türkiye'nin Ortadoğu açılımı ve politikası için bir rüşt sınavı olarak görünmek­tedir. Zaman ikna ve medeniyet zamanı.

 

Ortadoğu cehenneminin böylesi sıcak ve samimi bir sese ihtiyacı var.