Prof.Dr.Mehmet CİHANGİR


DEVLETİMİN MÜSRİF MEMURUNA...


Her yıl sonu değişmeyen bir olay.

Olay iki kişi arasında gerçekleşir.

Müdür ve diğer yetkili…

“Sayın müdürüm yılsonu geliyor”

“Ne var bunda gelsin”

“Doğru da müdürüm bütçede biraz para kaldı”

“Kalsın kardeşim gavurun parası mı kalan”

“Değil ama sayın müdürüm gelecek yıl?”

“Ne olmuş gelecek yıla?”

“Efendim bu yıl ne harcarsak gelecek yıl onun belli yüzdesi kadar veriyorlar ödeneği biliyorsunuz”

“Peki ne yapalım”

“Harcayalım müdürüm, hepsini harcayalım”

“Tamam kardeşim gereğini yapın”

“Müdürüm çağırıyorum A… Beyi.  Alacak bir şeyler buluruz nasılsa”

“Sadece onu çağırmayın da birkaç kişiyle daha görüşün”

“Aman müdürüm kim uğraşacak. Adama bir telefon ediyorum. Dolduruyor depoyu. Üç tane de teklif mektubu getiriyor hazır”

“Yani bizi hiç yormuyor”

“Yok müdürüm yormuyor. Bu arada sizin ihtiyaçlarınız varsa aldırayım”

……

Sanki kural gibi bu konuşma çok sayıda kamu kurumlarında geçiyor.

Sonucun bahsettiğim gibi olduğuna inanıyorum.

Öngörü de diyebilirsiniz.

Yapılan yanlışlığa dikkat çektim.

Ve de burada çiğnenen bir hakka:

Kul hakkına…

“Kimin parasını kullanıyorsunuz?”

75 Milyon nüfuslu bu ülkenin ve de halkın parasını.

Kullanmasanız olmaz mıydı?

Olurdu ama…

Peki neden bu hovardalık…

……

Bir gece vakti…

Hz. Ömer halifedir ve çalışmaktadır.

Özel bir dostu gelir.

Hemen kullandığı muma üfler, söndürür ve yeni bir mum çıkartır yan taraftan.

Yakar onu.

Misafir hayretle sorar:

“Mumun birini söndürüp birini yaktın ya Ömer…”

“Az önceki devletin mumu idi ve ben o sırada devlet işleriyle meşgul idim. Sen gelince devlet işini bırakıp özel paramla aldığım mumu yaktım. Sen özel misafirimsin neden devletin mumunu yakayım.”

Koskoca halife korkmuştu kul hakkından.

Hem de henüz bu dünyada iken Cennetle müjdelenen 10 kişiden biri olmasına rağmen.

Sayın müdürüm, sayın yetkili…

Ya onlar çok korkak (!) idi…

Ya da biz çok cesuruz (!)

Ya da biz bir şeylerle müjdelendik de (!) halkın haberi yok…

Lütfen biraz sağduyu…