Ali SARIKAYA /İlahiyatçı-Yazar


A’RAF NEDİR?

A’râf kelimesi Arf kelimesinin çoğuludur. Sözlük anlamı itibariyle Yüksekçe olan her şeye arf denilir.


A’râf kelimesi Arf kelimesinin çoğuludur. Sözlük anlamı itibariyle Yüksekçe olan her şeye arf denilir. Yüksekçe tepeler anlamına gelmektedir. Bu manada atın yelesine, horozun ibiğine de bu kelime kullanılmaktadır. 
Meşhur görüşe göre a’râf, Cennet ile Cehennem arasındaki perdenin, surun yüksek tepeleri, demektir. Bu durum Kur’an-ı Kerim’de şu şekilde açıklanmıştır:
“İkisi (cennet ve cehennem) arasında bir sur A'râf üzerinde de bir takım adamlar vardır. Cennet ve cehennemliklerin hepsini simalarından tanımaktadırlar. Cennetliklere, "Selam olsun size!" diye seslenirler. Onlar henüz cennete girmemişlerdir, ama bunu ummaktadırlar." (Araf, 7/46)
A’râf ashabının kimler olduğu, A’raf’ın mekan olarak nerede olduğu hakkında iki temel görüş vardır:
Ebû Huzeyfe ve diğer bazı zatlardan rivayet edildiği üzere bunlar, Allah’ın birliğine inanıyorlar, ancak amelde kusur etmiş ve mizanda iyilikleri ile kötülükleri eşit gelmiş kimselerdir. Bunlar Cennet ile Cehennem arasında, sırat köprüsünün yanında bir süre kalırlar. Sonra Allah, haklarında bir hüküm verir ve ikram ve ihsanı ile onları da Cennet’e koyar. 
Bunlar peygamberler (a.s.), şehitler, hayırlılar, âlimler gibi yüksek dereceli zatlardır.
A’raf ehlinin halini ismi ile müsemma surede Kur’an şu şekilde açıklamaktadır:
“Gözleri cehennemlikler tarafına çevrildiği zaman, "Ey Rabbimiz! Bizi zalim toplumla beraber kılma" derler. ﴾ Araf, 7/47﴿ 
A'râftakiler simalarından tanıdıkları birtakım adamlara da seslenir ve şöyle derler: "Ne çokluğunuz, ne de taslamakta olduğunuz kibir size bir yarar sağladı!" ﴾ Araf, 7/48﴿ 
"Sizin, ‘Allah bunları rahmete erdirmez' diye yemin ettikleriniz şunlar mı?" (Sonra cennetliklere dönerek) "Haydi, girin cennete. Size korku yok. Siz üzülecek de değilsiniz" derler. ﴾ Araf, 7/49﴿
“Dünyanın bütün azgın ve despotları, toplayıp biriktirdikleri servetlerinin ve emri altına aldıkları adamlarının çokluğundan cesaret alır; bu iki gücün verdiği cüretle hem gerçeği kabul etmeyi kendilerine yediremez hem de insanları küçük görür, kibir ve azamet duygusunun esiri olurlar; bu yüzden yoksul ve kimsesiz olan inançlı ve dürüst insanların, Allah’ın rahmet ve sevgisini kazanacak düzeyde değer taşıyacaklarına da inanmazlar. A‘râftaki o güzide topluluk, bu gafillerin ebedî hayatlarını mahveden büyük yanılgılarını kendilerine hatırlatırken, onların küçümsediği müminlere de cenneti ve oradaki mutlu hayatı müjdelerler.” (Diyanet, Tefsir, s.156)
Cenab-ı Hak, Mizanda sevap ve günahları tartıp, cennetlik ve cehennemlikleri ayırt ettiği zaman, sevap ve günahı eşit gelenleri bir müddet bekletecektir. Sırat Köprüsünün yanında bulunan bu kimseler, cennetlik ve cehennemlikleri tanıyacaklar. Cennet ehlini gördükleri zaman, “Allah’ın selâmı sizin üzerinize olsun.” diyecekler, sol taraflarına baktıkları zaman da cehennem ehlini görecekler, bulundukları yerde Allah’a sığınarak, “Yâ Rabbi, bizi bu zâlim topluluktan kılma.” diye dua edecekler. Cennetlikler ve cehennemlikler gittikten sonra  Cenab-ı Hak onları rahmetiyle bağışlayıp Cennete koyacaktır. (Taberî Tefsiri, VIII/136-139.)