BAŞYAZI / Mehmet FURKAN


ANLAMAK, YAKLAŞMAK; TANIMLAMAK HÜKMETMEKTİR(2)

Selam ile…


Selam ile…
Dini silueti belirleyici addedip başında takke ya da yüzünde üç beş tel sakal olan bir adamı yaptığı bir magandalıktan ötürü maganda  Müslüman, İslami şiddet ya da   dinsel vandalizm gibi nevzuhur isimlendirmelerle hemen ilişkilendirmek neredeyse gelenek olmuş.
Eğer bir kasabalının yüzünde sakalı eğreti duruyorsa, bu onun yeterince şehirleşememesiyle ilgili değil, gereği gibi İslami bilgilenme ve aydınlanma sürecinden geçmemesiyle alakalıdır.
Medeniliği ve şehirli tavrını insana öğreten; kıyısından köşesinden kısarak, ancak öğretilmesine  razı olunan İslam’dır.
Şayet İslam Medine’siyle birlikte  bütün medeniyet ve kültür öğeleriyle beraber öğretilip insanların idrakine sunulmuş olsaydı; ne büfeci, ne varoş, ne lümpen  İslam’ından bahsetmemize gerek kalmayacaktı.
Öteden bire, köy romanlarından Türk filmlerine varıncaya kadar dindar Müslüman tiplemesinin karikatürize edilmesi aslında bilmeden dolaylı olarak ülkemizdeki din eğitimi ve bilgilendirme usullerinin karikatürize edilmesinden başka bir şey değildir.
Eğer aranırsa dindışı snopluk ve magandalığın dini içerikli lümpenlik ve magandalıktan çok daha ileri boyutta olduğu görülür.
Saçlarından tutulup üniversite kapılarından sürüklenerek  çıkarılan genç kızlara reva görülen muameleyi “magandalık” sözcüğünden daha iyi ne açıklayabilir?
Yeterince şehirleşememiş bu tipler hem kızların okuması için kampanyalar düzenleyip seferberlik yaparlar, hem de yapay korkularını gerekçe göstererek başlarındaki örtüden   dolayı genç kızları daha üniversitenin kapısından geri çevirirler.
Son günlerde Müslümanlar üzerine yapılan sosyolojik tanımlama ve belirlemelerden anlıyoruz ki, Müslümanların iç gündemi dışa güdümlü olarak değiştirilmek istenmektedir.
Daha birkaç sene öncesine kadar başörtüsü, eğitim hakkı, İmam Hatip meselesi gibi kronular tartışılıp hak ve çözüm arayışları, her şeye rağmen, gündemin en sıcak maddeleri olarak yer alırken, şimdilerde “baş örtülü kadın da aldatır mı?” “hangi İslamcı kanatta erkekler hangi ünlü sanatçı bayandan hoşlanıyor?” gibi mevzularla ortalık hızla magazinleştirilmeye çalışılıyor.
Duyduk duymadık demeyin! Bütün gıybet severlere    hizmet verecek “Gıybet Forever” sezonu çok yakında açılıyor. Daha doğrusu, “açıldı ve tüm hızıyla sürüyor” demeliydik, herhalde.
Ya size düşen görev, ya bize düşen sorumluluk nedir?
Öncelikle, bu yazıyı bir kez daha dikkatle okumak, Müslüman şuur ve ferasetiyle, zihnimizi karartacak ve zihniyetimizi yozlaştıracak oyun ve planların farkına varmaktır.
Elbette, bu kadarı yetmez. Oruç kalkanı ile dedikodu, gıybet, iftira, yalan ve haram oklarından korunmaya çalışacağız.
Onların bize yaptığını, biz onlara yapmayacağız. Yani, onları anlamaya ve onlara yaklaşmaya çalışacağız. Onları tanımlamaya ve onlara hükmetmeye kalkışmayacağız.
Şimdilik hoşça kalın…