BAŞYAZI / Mehmet FURKAN


ANLAMAK/ ANLAŞILMAK ÜZERİNE (1)

Selam ile…


Selam ile…
Umarız ki, anlamak güzeldir, insani bir haldir, erdemdir ve çoğu zaman bir üst insan davranışıdır anlamak. Ama bazen fazla gelir bize, boyumuzun aşar.
Dilimize düşmüş bir kelimedir anlamak. Düştüğü için bizde hayat bulamaz. Çünkü biz pek çok iyiyi olduğu gibi anlamakla gelen güzelliği de reddederek sürdürüyoruz hayatı...
Aklımız başımıza geldiğinde dönüp arıyoruz o iyiyi ve güzelliği...
Nasıl olduysa kolayca başardık anlayışsızlığı.
Anlamanın felsefesini yaparken, süslü cümleler kurarken pratikte sergilediğimiz esasında tam bir anlayışsızlıktır.
"Anlamak erdemdir" sözünde bile kendimizi dayatıyoruz herkese ve her yere. Senin ne olduğun, ne düşündüğün, ne yaşadığın beni ilgilendirmiyor, asıl ilgilendiğim beni anlamandır çıkışıdır bu.
Ağır bir hezeyan hali...
Hepimiz devlet gibiyiz... Devlet kadar gururlu,  devlet kadar kibirli ve devlet kadar sert. Benciliz, ruhsuzuz, hırçınız, istilacıyız, yıkıcıyız...
İnsan nasıl anlaşılmaz?
Bu çağda biz anlaşılmamanın ağır bedelini yaşıyoruz. Çünkü erken giriyoruz yanılgı yoluna. Aldatılmayı, aldanmayı öğreniyoruz hızla. Güvenmemeyi, güvenilmemeyi ezberliyoruz. Her şeyin göründüğü gibi olduğuna inandırıyoruz kendimizi. Niyet okumakla yetiniyoruz.
Kötümseriz, kendi kanaatimizi hakikatin bilgisi mevkiinde görüp de kimseye söz vermiyor, şans tanımıyoruz. Davranışlarımız da tutarlı değil, omurga sorunu yaşıyorlar.
Biz sadece kendimizi önemsiyoruz...
Onun için yalnızız, mutsuzuz, anlayışsızız...
Gelecekten korkuyoruz, geçmişte kalmış ve sonradan şekillendirdiğimiz birkaç hatıraya sığınıp duruyoruz.
Sığ malumatların çok yönlü ve derin birer "hayat bilgisi" olduğu zannına kapılıyoruz. Bilgiye tecrübe dediğimiz şeyler de zamana dayanamıyor, eşya ve hadiselerin dilini çözemiyor, yalnızlığı derinleştirip insanı olgunluğa taşıyamıyor. Tecrübe bütün durumlar için geçerli bir formül değil ki...
Hayat her defasında ve her yaşta yeniden yaşanıyor, insan yeniden öğreniyor hayatı. Ben oldum, ben biliyorum, ben çözdüm dediğimiz anda kayıplarımız artıyor...
insan ömür boyu kendisiyle meşgul olduğu halde, kendisini tam bilmekte aciz kalırken nasıl oluyor da, başka bir insanı anladığını söyleyebilir ki...
Olsa olsa insan insanı anlama yolundadır, anlayış içindedir... fnsan bizim hem benzerimizdir hem de ayrımız. Bu benzerlik ve ayrılık durumları üzerinde düşünmek ve sonucu iyi değerlendirmek gerekir. Bu iki kavram arasında kurulan çizgi üzerinde bir istikamet yakalayabilir anlamak ve anlaşılmamak durumları.
Bir kere daha belirtelim ki; hiçbir şey göründüğü kadar basit değil.
Biz insanı okumuyoruz ki anlayalım, görmüyoruz ki çözelim, konuşmuyoruz ki bilelim.
Yarın devam etmek üzere, şimdilik hoşça kalın…