BAŞYAZI / Mehmet FURKAN


ALÇAKGÖNÜLLÜLÜĞÜN YAŞANMASI

Selam ile...


Selam ile...
Kibir ve büyüklenme bir insanı zulüm ve sıkıntıya sürükleyen kötü ahlak özelliklerindendir. Önemli bir mümin vasfı olan tevazu ise, tam aksine, insana huzur ve rahatlık getirir. Türlü eksikliklerle ve acizliklerle yaratılmış olan insan için, dünya hayatındaki her an bir imtihan vesilesidir. Bunun bilincinde olan müminler için acizliklerin pek çok hikmeti ve hayrı vardır. Bu hikmetlerden en önemlileri ise acizliklerini düşünerek Rabb’imizin gücünü daha iyi görebilmeleri ve Allah (cc)’a karşı boyun eğici ve tevazulu bir ahlak sahibi olmalarıdır.
Sahip olduğumuz her şeyi bize veren Allah (cc), tüm varlık alemini var eden ve idare eden yegane güçtür. Bu gerçeğin iyice düşünülmesi ve kalbe samimi olarak yerleştirilmesi, gerçek tevazuya sahip olmanın tek yoludur. “O Rahman (olan Allah)ın kulları, yeryüzünde üzerinde alçak gönüllü olarak yürürler ve cahiller kendileriyle muhatap oldukları zaman “Selam” derler. (Furkan S.63)”
İnsanlara saygı göstermek, alttan almak, karşı tarafın isteklerini ön planda tutmak, her söze ve tavra güzellikle karşılık vermek, müminlerin alçakgönüllü olmalarının bir gereğidir.
Zira Allah, “İnsanlara yanağını çevirip (büyüklenme) ve böbürlenmiş olarak yeryüzünde yürüme, çünkü Allah, büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez (Lokman S. 18)” ayetiyle alçakgönüllü olmayanları ve tersine kibir ve gurura kapılanları sevmediğini bildirmiştir. Elbette, Allah (cc) korkusu, sevgisi ve rızası ile hareket eden inanan kimse, bu ayetin hükmüne girmekten büyük bir titizlikle sakınacaktır. Kibir ve gururdan uzak duracak, şefkat, rahmet ve tevazu ile insanlara yaklaşacaktır.
Alçakgönüllülük konusunda Hz. Peygamber’in buyruk ve öğüdü şudur; “Allah için mütevazi olanı Allah yüceltir. Böbürleneni Allah alçaltır. Allah’ı çok ananı Allah sever”. “ Sana Allah korkusunu, doğru sözlülüğü, emaneti yerine getirmeyi, ahde vefayı, yemek yedirmeyi ve mütevazi davranmayı, bol bol selam vermeyi tavsiye ederim”.   
İmam-ı Gazali Peygamber Efendimizin sohbet ve muamelesindeki tevazusunu şöyle anlatır; “Huzurunda oturan herkese mübarek yüzünden nasibini verir, iltifat buyururdu. Bu yüzden huzurundaki herkes onun nezdinde kendisinden daha değerlisi olmadığı düşüncesine kapılırdı.Evet, O’nun oturuşu, dinleyişi, sözleri, güzel latifeleri ve teveccühü hep nezdinde oturanlar içindi. Bununla birlikte O’nun meclisi haya, tevazu ve emniyet meclisiydi… Kendilerine ikram ve gönüllerini hoş tutmak için sahabelerini künyeleri ile çağırır, künyesi olmayanlara künye bularak onunla hitap ederdi. Öfkelenmekten son derece uzak ve bir şeye çabucak rıza gösterendi. İnsanlara karşı nsanların en şefkatlisiydi. Öyle ya, insanların en hayırlısı insanlara hayrı dokunan, insanların en yararlısı da insanlara faydalı olandır.”
“Gerçek tevazu; O’nun büyüklüğünün müşahedesinden ve sıfatlarının tecellisinden doğandır” diyor, Ataullah İskenderi (k.s).
Cenab-ı Allah’ın bizlere alçak gönüllüğün gerçeğine ulaşmamızı, kibir ve gurur hastalığından kurtulmamızı ve mütevazi bir hayat sürmeyi  nasip etmesini diliyoruz.
Şimdilik hoşça kalın…