BAŞYAZI / Mehmet FURKAN


AKIL/ AKILLILIK VE İSLAM/İLİM

Selam ile…


Selam ile…
Bugün eski yazı notlarımı karıştırırken rastladığım, Rahmetli Milli Görüş Lideri Prof. Necmettin Erbakan Hoca’mın “Akıl-Akıllılık ve İslam-İlim” üzerine yaptığı bir kısım tespitlerini sizlerle paylaşmak istedim.
"Akıl, bir işin sonunu düşünmektir”. Yani kârını, zararını çok iyi hesap ederek bir işe girişmektir. Çünkü son pişmanlık para etmeyecektir. Ve “ah keşke” sözleri, akılsızlığın neticesidir.
"Akıl; "şunlar, şunlar doğru ise, şunlar da doğrudur" şeklinde bir mukayese ve muhakeme (karşılaştırma ve karar verme) kabiliyetidir.İslamsız akıl, tek başına ilk ve mutlak doğruları bilemez, hayır ve şerri tayin edemez. İslamsız bütün nimetler ve saadetler eksiktir ve yetersizdir. Bu nedenle "Bugün dininizi ikmal ettim ve nimetlerimi tamamladım" ayeti en son indirilmiştir.
Akıl, bir temyiz (iyiyi kötüden seçip ayırma) yeteneğidir.
"Akıl; imanın ve İslam'ın emrinde en büyük nimet, nefsin ve şeytanın elinde ise, sebeb-i felâkettir."
"Düşmanlar ve canavarlarla dolu ıssız ve karanlık bir ormandan kurtulmak için, nasıl ki;
1- Tehlike bölgelerini ve güvenlik yollarını gösteren bir haritaya,
2- Doğru yön tayinine yarayan bir pusulaya,
3- Ve de çevremizi aydınlacak bir ışığa ihtiyaç vardır.
İşte, haksızlık ve şeytanlıklarla kaplı bir dünyada, selamet yolunu bulmak için de, Kur’an bir harita, akıl bir pusula, iman ise önümüzü aydınlatan bir fener hükmündedir. Bunlar biri birinin tamamlayıcısıdır. Biri olmadan diğeri işe yaramaz ve kurtuluşa ulaştıramaz."
" İslam’ın dışında, hiçbir Hak ve hakikat kaynağı yoktur. Fen ve hikmet, sanat ve sanayi dahi, İslam’ın içindedir ve onun bir şubesidir. İlhamını Kur’an’dan almayan hiçbir ilim ve teknik asla hayr - ı mahz olamaz, şerden ve zarardan arınmış sayılamaz. Mutlaka yeterli ve yararlı olduğu savunulamaz. Felsefelerin ve filozofların birbirini inkârı, ideolojilerin devamlı çatışması, beşeri kanun ve nazariyelerin eskimesi ve değişmesi, hatta yapılan ilaçların bile, bir müddet sonra yan tesirlerinin anlaşılması, hep bu yüzdendir."
70 öncesi yıllarda Hocam’ın Erzurum’daki "İlim ve İslam" konulu konferansını dinleyen bir müftü efendi, daha sonra özel sohbeti sırasında Hocamıza dönerek:
- Sizi canu gönülden tebrik ederim. Çok güzel ve önemli konulara temas ettiniz. Bendeniz de yıllardır vaazlarımda : "Dini ve ahlâki ilimleri bilmek yetmeyeceğini , Avrupa’nın fennini ve tekniğini de öğrenmek gerektiğini, hep söylerim" deyince, Hocamız ona:
- Aman Müftü Efendi! Herhalde sürçü lisan ederek, yanlış bir ifade kullandınız. Çünkü "İslami ilimler yetmez, Avrupa’nın fen ve tekniğini de almamız lazımdır" sözü, bilerek söylense, tecdidi iman gerektiren bir küfür lafzıdır. Zira bu söz Kur’an’daki en son indirilen "Artık dininizi kemale erdirdim. Hiçbir eksik bırakmadım (maddi ve manevi) nimetlerimi tamamladım " mealindeki ayete ters düşmektedir. Sizin düşüncenize göre "İslam’da fen, teknik ve müspet ilimler yoktur. Bunları Avrupa’dan almaya ve öğrenmeye ihtiyacımız vardır. Dolayısıyla bu yönüyle İslam eksiktir " manası anlaşılır ki bu, farkında olmadan "Bugün dininizi ikmal ettim, maddi ve manevi hiçbir eksiklik ve kusur bırakmadım" buyuran Cenab-ı Hakkı yalanlamak manasına gelir ve elbette yanlıştır. Doğrusu ise, maddi ve müspet ilimlerin de kaynağı Kur’andır ve bugün Batılıların elindeki bütün ilimlerin temel esaslarını ortaya koyan İslam alimleri olmuştur" diyerek düzeltir.
Elbette "Hikmet (fen ve sanat) Müslüman'ın yitik malı gibidir. Nerede bulsa alır ve kullanır" Ancak İslam'ın müspet ilimlerle ilgisi ve bilgisi yok diye düşünmek tamamen yanlıştır ve yanıltıcıdır.
" İslam beş temel üzerine bina edilmiş bir hakikat sarayıdır ve hayat programıdır. Yoksa, sadece bu beş şeyden ibaret zannedilmesi hatadır. Zira, sadece bir kısmına inanmak ve yaşamak İslam değildir. "
Şimdilik  hoşça kalın…