BAŞYAZI / Mehmet FURKAN


AİLE ÜZERİNE YAZILAR (2)

Selam ile…


Selam ile…
Bilmeliyiz ki; toplum bünye diren¬ci yüksek insanların mücadele alanıdır, tedavi ve destek kurumu değildir. Ailede bünye direnci kaybolan, toplumda hastalanır. Ailede dengesi bozulan, toplum¬da düşer.
Ailede çatlayan, toplumda kırılır. Ailede enerji toplamayan,  toplumda kımıldayamaz. Ailede öğrenmeyen,  toplumda uygulayamaz.
Ailede mutluluk özde olmazsa sözde olmaz. Ve mutluluk gözler¬den okunmazsa sözlerden okun¬maz.
Aile; ihtiyaçların giderildiği mer¬kez. Parçaların bir araya getirildiğinde bütünün oluştuğu bir imalathane. Ai¬lede ihtiyaçları giderilemeyenler, top¬lumda dengelerini bulamamış insan¬lar olarak varlık ifade ederler. Ve ihti¬yaç su gibidir, uygun bir yol buldu-ğunda ona doğru akar. Sürekli biriken ihtiyaçlar (barajda suların birikmesi gibi) helal ve meşru bir zemin bula¬mazsa taşar ve çizgiyi aşar, o zaman¬da kendisi tahrip olur ve toplumu da tahrip eder.
Aile; dengeli olmanın ve denge¬de kalmanın merkez noktası. Topluma açılanlar, bir aileden beslenirler. Ailede duygusal ve fikri gıda zehirlen¬mesi yaşayanlar, kendileri zarar gör¬düğü gibi toplumsal sağlığı da riske ederler.
Bunlardan ne doğru dürüst verim, ne de doğru dürüst bir duruş ve iletişim beklemek mümkün olur.
Nasrettin Hoca bir akşam sokak lambasının ışığında bir şeyler arıyor¬muş. Yoldan geçen birisi sormuş, ho¬cam bir şeyini mi kaybettin? Evet demiş hoca, anahtarımı düşürdüm. Ne tarafa doğru düşmüştü, ben de arayayım demiş adam. Hoca; burada düşmemişti,  öteki direğin  altında düşmüştü deyince adam şaşırarak sorar, "iyi de hocam o zaman niye o direğin altında değil de bu direğin al¬tında arıyorsun? Hoca cevap verir, "orası karanlık da ondan."
"Toplumlar da insanlar gibidir, düştüğü yerden kalkar." Özlü sözünde belirtildiği gibi, düştüğü¬müz yer aile ise, kalkış noktamız da aile olmalı. Önce kaybettikleri-mizi tespit edelim.
Amaçlar ile araçlar yer değiştir¬miş, önde olacaklar arkaya, arka¬da olması gerekenler öne geçmiş, kimlikler, oynayacakları rolün metnini ve kostümünü kaybetmiş, rol ve kimlik karmaşası yaşıyoruz.  Kimi miyop, kimi hipermetrop, kimi astigmat, kimi de güneş gözlü¬ğü ile hayatı görmeye ve yorumla¬maya çalışıyoruz.
Çoğu kendisi olamamış bireyler¬den oluşan anne babalar ordusu olarak, yanlış gözlük dağıtmaya ve takanların başlarının dönüp düşmelerine sebebiyet vermeye devam ediyoruz.
Toparlanabilmek ve doğru bir isti¬kamette seyir için, önce teşhis, sonra tedavi. Zarar kaynaklarını tespit, sonra o kaynakla irtibatı kesme ve daha sonra da doğru kaynaklardan beslenme prensibi, aktif olarak gündemimizde olmalı. Kendi anlamını keşfeden, kendisi dışındakilerin de değerini bilen sarrafa dönüşür. Değer taşıyan değer bilir. Değer bilen değer üre¬tir.
Devam etmek üzere, şimdilik hoşça kalın…