Yeni bir haftaya Merhaba derken, bu hafta ki konumuz ağaç ve insan.

Ağaçlarda insanlar gibi doğar büyür ve ölürler. İnsanoğlunun yaşamı ağaçlara bağlıdır. İklim değişikliğinin en önemli sebebi; yok edilen ormanlar ve fosil yakıt kullanımı sonucunda ortaya çıkan aşırı miktardaki sera gazıdır. Yeryüzüne güneşten gelen ısı toprak tarafından yansıtıldıktan sonra bu gaz kütlelerinin içerisinde sıkışarak atmosferdeki ısının kalıcı olarak artmasına sebep olur. En çok bilinen sera gazı ise karbondioksittir. Ağaçlar, karbondioksiti emip, içerisindeki karbonu emdikten sonra kalan oksijeni atmosfere bırakırlar. Ağaçlar canlıların yaşamını sürdürmesi için kirli havayı temizler ve temiz hava verir.

Ağaçlar, bina ve yollara gölgelik oluşturarak ısı oluşumunu önler ve insanları sıcaklardan korur. Özellikle çınar ağaçlarının altı insanlar için en güzel gölgelenme yeridir. Mahalle ve köy meydanları asırlık çınar ağaçları bulunur. Suyun az bulunduğu alanlarda, ağaç gölgeleri buharlaşmayı yavaşlatır. Buharlaşmanın az olması toprağın nemli kalmasını sağlar ve su kaybının önleyerek kuraklığın önüne geçilir. Ağaçlar yağmur bulutlarını çeker ve daha çok yağış almasını sağlar.

Ağaçlar, insanlar dışında kuşlar ve diğer hayvanlar için de gıda deposudur. Doğada yürüyüş yapan dağcı grupları yaban meyveleri tadımlık alırlar kalanlarını doğada yaşayan ayı gibi diğer hayvanların yemeleri için bırakırlar. Ağaçlar kuşlar, karıncalar gibi hayvanların yuvalarıdır. Böylece ağaçlar hayvanları korur besler ve ona ev sahipliği yapar.

Ağaç kökleri toprağın metrelerce altına uzanır ve toprağı bir arada tutar. Su baskınları, toprak kayması ve erozyonu önler. Özellikle Karadeniz Bölgesinde son yıllarda su baskınlarının artması doğal yapının bozulması ve ağaçların kesilmesinden meydana gelmektedir.

Yerleşim yerlerine yakın dikilen ağaçlar toprağı tutarak depremin oluşturacağı hasarı azaltır. 6 Şubatta meydana gelen deprem ile bedeli ağır oldu. Oysaki beş katlı ağaçların içinde yapılmış evler olsaydı depremin etkisi bu kadar büyük olmaz can kaybı az olurdu. Depremde Osmaniye’nin Karaçay, Haraz, Gebeli gibi mahallelerinde can kaybı olmadı. Evlerin çok katlı olmayıp dağınık ve ağaçların içinde olmasıdır.

Bize yaşamamız için seferber olmuş ağaçlar yaşadığımız şehirleri doldurması gerekirken var olan ağaçların giderek azaldığı ve yok edildiği görünmektedir. Ülkemizde herhangi bir şehre yüksekten baktığımızda yeşil olarak görünen alanların mezarlıklar olduğu görünmektedir. Ağaçların ölülere faydası yoktur. Mezarlıkta ki ağaçlar böcek ve kuşlara faydası vardır. Mezarlıklara ağaç dikilmesine karşı değilim bilakis ağaçlar mezarlıklarda dikilmelidir. Ağaçlara en çok canlı insanların ihtiyaçları olduğu için insanların yaşadığı şehirde evlerinin çevresinde olmalıdır. Şehrin simgesi parklar olmalı. İçinde üç dört ağacın olduğu değil içinde insanların spor yapabileceği, çocukların rahatla koşup oynaya bileceği, kitap okuyup, kafa dinleyebileceği parklar olmalı ve olanlar korunmalıdır.

Bir zamanlar yeşilliği ile anılan Osmaniye, Bursa, Malatya gibi şehirler son yirmi yılda beton yığınına döndü. Gerçi ağaçlara kıyım ülkemizin her tarafında oldu. Ağaçların yerini iç içe ve üst üste geçmiş binalar aldı. Şehir plancılığından çok uzak plansız çarpık şehirleşmeye siyasi kaygı yüzünden göz yumuldu. İmar affı ile kaçak binaların yapılması teşvik edildi

Şimdi ağaçların yerine havayı serinletmek için en son teknoloji Japon klimaları kullanıyoruz. Kendimizi serinlemek için odalara kapatıyoruz. Yazın sıcağında serinlemek için alışveriş merkezlerine kendimizi atıyoruz. Hiçbir şey doğal havanın yerini tutmadığı için yalancı serinlikle kendimizi kandırıyoruz. Bu serinlik için elektrik enerjisi kullanıyoruz. Ülkemizde elektrik enerjisinin yarısı doğal gaz ve kömürden elde edildiği için daha çok ormanı yok edilmektedir. Ormanların yok edilmesi doğada yaşayan diğer canlılarında yok edilmesindedir. Şehirdeki yeşil alanların yok edilmesi ile birlikte biyolojik ve psikolojik hastalıklar çoğaldı. Bugün hastaneler alışveriş merkezlerinden daha kalabalık. Salgın hastalıklardan geçilmiyor. İnsanoğlunun aç gözlülüğü hem doğayı katlediyor ve hem de kendi kendini yok ediyor.

Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak. (Kızılderili Atasözü)