BAŞYAZI / Mehmet FURKAN


ADALETİN ÖLÇÜSÜ (3)

Selam ile…


Selam ile…
Dünkü yazımızda aktardığımız Beşir'in bu kötü akıbetine yukarıdaki son ayetin öncelikle işaret ettiği, onun gibi davranacaklar için de kıyamete dek hükmünün geçerli olduğu tefsirlerde yer alıyor.
Cenab-ı Hak sadece Müslümanların rabbi değildir, alemlerin rabbidir. Yeryüzündeki her bir insanın sığınacağı, kendisine yalvaracağı rabbidir. Her birine şah damarından da yakın olan ve her birinin duasına hemen karşılık veren merhamet sahibi yaratıcıdır.
Gönderdiği din de sadece Müslüman¬ların dini değildir; bütün insanların rabbi olan Allah'a aittir ve insanların her birine tek tek hitap eder. Bu dinin hükümleri, Peygamber de dahil olmak üzere her¬kesin uyması gereken evrensel hüküm¬lerdir.
Nisa Suresi 105-115 ayetleri, bir hırsız¬lık olayı üzerine gelmiş olmakla birlikte, evrensel bir adalet anlayışını insanlığın önüne koymaktadır. Ayetlerdeki hüküm¬ler sadece hırsızlık olayına mahsus de¬ğildir. Kıyamete dek herkes için geçerli olan hükümlerdir. Bununla birlikte nüzul sebebi olan hırsızlık olayı da çok etkileyi¬ci ve ibretlerle doludur.
Bir tarafta Medineli Müslümanlardan, yani Ensar'dan bir ailenin savunduğu ve Müslüman görünen bir adam, öbür ta¬rafta Peygamberimiz s.a.v.'e her fırsatta kötülük yapmaya yeltenen Yahudilerden bir adam... Üstelik Medineli Müslüman¬ların İslâm'ı kabul etmelerinin üzerinden de çok zaman geçmemiş; taş çatlasa iki veya üç yıl...
Olayda, Müslümanların savunduğu kişi aslında suçlu, Yahudi ise suçsuz... Yüce Mevlâ, Yahudi’nin haklı olduğunu, Müslümanların savunduğu kişinin ise haksız ve hain olduğunu haber veriyor.
Şartların oldukça ağır olduğu bir ortam¬da, haklı olan düşmanı bile olsa haktan ve adaletten kıl kadar taviz verilmemesi gerektiğini Rasulullah s.a.v. Efendimiz'e Yüce Mevlâ bildiriyor.
Bu ayetler, özellikle şu evrensel hakikat¬leri ortaya koyuyor: Kur'an, hak sebebiyle indirilmiştir.
1.Kur'an, hak sebebiyle indirilmiştir.
2.Hak, Allah'ın gösterdiğidir.
3.İnsanlar arasında Allah'ın gösterdiği ile hükmedilmelidir.
İnsanlık tarihi boyunca hak ve hukuk uğ¬runa nice çileli aşamalar geçildi. Kanu¬nun üstünlüğünden hukukun üstünlüğü anlayışına gelinceye kadar köprülerin altından nice sular, kan ve hakla karışık aktı. Hak ve hukuk üzerine çok şeyler söylenmiş, ihtimal, kıyamete dek söylen¬meye de devam edecektir.
Aslında bu sözleri söyleyenlerin ve var¬lıklara tanınan hakların sahibi olan Yüce Mevlâ, Kitabı'nda söylenmesi gereken en güzel sözü söylemiştir.
Herkese göre farklı hak ve hukuk anlayı¬şı olabilir. Halbuki hakkı belirleme yetkisi Allah'a aittir. Aslında yegane hak sahibi, isimlerinden birisi "Hak" olan Allah'tır. Yarattıklarına bazı hakları tanıma yetkisi de O'nundur. Bu hakların ölçülerini de en iyi bilen yine O'dur. İnsanoğlu ne kadar hakkaniyet sahibi olursa olsun, Yüce Mevlâ'nın verdiği hak-ları gerçek ölçülerine uygun olarak tespit edebilmesi her zaman mümkün olamamaktadır. Allah'ın yeryüzünde hakkın ikamesi için görevlendirdiği Peygamber bile yukarıdaki olayda geçtiği gibi O'nun bildirmesiyle hakkı ortaya çıkarabilmiştir. Bunun için birçok ayette geçen "Kitabı hak ile indirdik." ifadesi "hak sebebiyle indirdik" şeklinde tefsir edilmiştir. Hak¬ları veren Allah'ın, verdiği hakları ve bu hakların ölçülerini bildirmek üzere kitabı indirmiş olduğu anlamına gelmektedir.
Yüce Mevlâ, hakları yani hukuku Kur'an'da bildirmiş ve ölçülerini göstermiştir. Başta Peygamber s.a.v. Efendimiz olmak üzere, her Müslüman bir konuda hüküm verirken kalbinde oluşan kanaate veya hak anlayışına göre değil, Allah'ın göster¬diği hak ölçülerine göre hüküm vermeli¬dir. Hukukun üstünlüğü bu değil midir?
Şimdilik hoşça kalın…