BAŞYAZI / Mehmet FURKAN


ADALETİN ÖLÇÜSÜ (2)

Selam ile…


Selam ile…
Dünkü yazımızın sonunda zikrettiğimiz ayetlerde de Beşiri savunanlardan bir kısmının geceleyin kendisiyle görüşüp düzenbazlık yaptıkları ve suçu Yahudi’nin üzerine atmayı planladıkları anlatılıyor. Halbuki imanla şereflenen bir insan, Allah'ın huzurundaki mahkemeyi düşünmeli ve orada yüzünü kara çıkar¬mayacak bir yol izlemelidir. Bir insanı savunurken ölçü akrabalık, hemşerilik değil sadece ve sadece hak olmalı.
Her şeye rağmen Yüce Mevlâ merha¬met kapısını ardına kadar açık bırakıyor. Beşir ve ona destek olan akrabalarına tevbe yolunu gösteriyor, insan hangi kötülüğü yaparsa yapsın, hatasını an¬layıp af yoluna girerse Âlemlerin Rabbi tarafından sonsuz bir merhametle kar¬şılanıyor:
"Kim bir kötülük yapar veya kendisine zulmeder de sonra Allah'tan mağfiret dilerse, Allah'ı çok bağışlayıcı ve çok merhamet sahibi olarak bulacaktır." (Nisa, 110)
"Kim ne yaparsa kendine yapar" sözü var ya, işte Yüce Mevlâ bu hakikate işaret buyuruyor. Olayları dış görünüş¬leriyle ele aldığımızda her ne kadar birilerinin başkalarına zarar vermiş oldu¬ğu sonucunu çıkartırsak da, hakikatte kötülük eden kendine kötülük yapmış olur. İşlediği kötülüğün günahı kendi zararınadır.
Birinin işlediği kötülükten zarar gören¬lere gelince, ya Allah'ın adaleti gereği öyle bir zararı çekmelerini gerektirecek bir kusurları vardır ya da Yüce Mevlâ o zararla onlara çeşitli mükâfatlar ihsan edecektir.
Sonuç olarak, Yüce Mevlâ kötülük ede¬nin gerçekte sadece kendisine zarar verdiğini özlü olarak ifade buyurmaktadır:
"Kim bir günah işlerse, onu ancak kendi aleyhine işlemiş olur. Allah her şeyi bilen ve hikmet sahibi olandır." (Nisa, 111)
"Kim bir hata yapar veya bir günah iş¬ler de sonra onu bir suçsuzun üzerine atarsa, muhakkak ki büyük bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmiş olur.
Allah'ın sana lütfü ve merhameti olma¬saydı, onlardan bir güruh seni saptırma¬ya yeltenmişti. Onlar sadece kendilerini saptırırlar, sana hiçbir zarar veremezler. Allah sana Kitab'ı ve hikmeti indirmiş ve sana bilmediğini öğretmiştir. Allah'ın lütfü sana gerçekten büyük olmuştur.
Onların fısıldaşmalarının birçoğunda hayır yoktur. Ancak bir sadaka yahut bir iyilik yahut da insanların arasını düzelt¬meyi isteyenin (fısıldaşması) müstesna. Kim Allah'ın rızasını elde etmek için bunu yaparsa, biz ona yakında büyük bir mükâfat vereceğiz
Kendisi için doğru yol belli olduktan sonra kim Peygamber'e karşı çıkar ve müminle¬rin yolundan başka bir yola giderse, onu o yönde bırakırız ve cehenneme sokarız; o ne kötü bir yerdir." (Nisa, 112-115)
Bu ayetlerde hırsızlığı Beşir'in yapmış olduğu ve suçu üzerine atmış olduğu yahudinin suçsuzluğu net olarak bildi¬rilmiş oluyor. Aslında münafıklardan olan Beşir b. Ubeyrik ve yandaşlarının Rasulullah s.a.v. Efendimizi yanlış bir karar vermeye bilinçli olarak yönlendirmeye çalıştıkları ayetlerden anlaşılıyor. Ama Yüce Mevlâ, Rasulünü onların hilelerinden koruduğu¬nu ve ona hiçbir zarar veremeyeceklerini ilan buyuruyor.
Beşir b. Ubeyrik, hırsızlığının ortaya çık¬tığını, bütün düzenbazlıklarının ayetlerle bozulduğunu duyunca Medine'den kaçıp, Mekke'deki müşriklere sığınıyor. Misafir olarak kaldığı evde tekrar hırsız¬lığa kalkışıyor. Bir kapıyı açmaya veya delmeye uğraşırken üzerine yıkılıyor ve ev sahibi tarafından sabah yakalanıyor. Fakat ev sahibine öldürmesinin uygun olmadığı söylenince salıveriliyor.
Beşir b. Ubeyrik bundan sonra bir ka¬fileye katılıyor. Yolda giderken onları da soymaya kalkışıyor. Bunun üzerine ka¬filede bulunanlar tarafından taşlanarak öldürülüyor. Cesedinin tamamen atılan taşların altında kaldığı rivayet ediliyor.
Devam edeceğiz, şimdilik hoşça kalın…