BAŞYAZI / Mehmet FURKAN


ADALETİN ÖLÇÜSÜ (1)

Selam ile…


Selam ile…
"Haklı olan düşmanın bile olsa haktan ve adaletten kıl kadar taviz verilmeyecek!"
Adaletin bu en temel ilkesi, bir hırsızlık olayı vesilesiyle bizzat Cenab-ı Hak tarafından Rasulullah (s.a.v.) Efendimiz'e, O'nun muazzez şahsında bütün insanlığa emrediliyor.
Konuyu daha iyi anlamak adına “Saadet Asrı” dönemine ve bu dönemde yaşanan bir hadiseye birlikte yakından bakalım.
Bir hırsızlık olmuş...
Hz. Peygamber s.a.v. Efendimizin ya¬şadığı şehirde, Medine'de... Hicretten birkaç yıl sonra...
Bir zırh çalınmış, ama kimin çaldığı bilinmiyor. Şüpheler iki kişinin üzerinde yoğunlaşıyor. Olay mahallinde yapılan incelemeler, halk arasında Ebu Tu'me veya sadece Tu'me diye tanınan Beşir b. Ubeyrik'i gösteriyor. Beşir b. Ubeyrik, Medineli müslümanları oluşturan aileler¬den Zaferoğulları'na mensup ve Müslüman olduğunu söyleyen bir kişi...
Zırhı çalınanlar, Rasulullah s.a.v. Efen¬dimiz'e müracaat ediyorlar. Olay dilden dile yayılıyor. Beşir b. Ubeyrik yapılan konuşmalardan rahatsız oluyor ve ken¬disini savunmaları için akrabalarının ileri gelenlerine gidiyor. Zırhı bir Yahudi’nin çaldığını ve halen evinde tuttuğunu söyleyerek Efendimiz'e gitmelerini ve kendisini savunmalarını istiyor.
Beşir'in Ensar'dan olan akrabaları, aile namusu belasına Peygamber s.a.v. Efendimiz'e giderek Beşir'in hırsızlık yap¬madığını, bu konuda hiçbir delil olmadı¬ğı halde ona iftira atıldığını, asıl hırsızın ise zırhın şu anda evinde bulunduğu bir Yahudi’nin olduğunu anlatıyorlar. Efendimiz'in kanaati de bu yönde oluşuyor. Anlatılanlara göre suçlu o Yahudi.
Yahudi’ye gelince, ısrarla zırhı çalmadığı¬nı söylüyor. Evinde bulunan zırhı, Beşir b. Ubeyrik'in getirip bıraktığını, birkaç şahidinin bulunduğunu ifade ediyor.
Ortada bir hırsızlık olayı var ama net olarak kimin suçlu olduğu açığa çıkma¬mış. Beşir'in akrabası olan Ensar'dan bazı Müslümanların yaptıkları açıkla¬malar, Yahudi’nin suçlu olduğu yönünde Peygamber s.a.v. Efendimiz'de kanaat oluşturmuş durumda...
İşte tam bu esnada vahiy meleği Yüce Huzur'dan yeni haberler ve evrensel hükümler getiriyor. Gelen ayetler hem bu hırsızlık olayını açıklığa kavuşturuyor, hem de bütün insanlık için geçerli olan evrensel adalet anlayışını ortaya koyuyor:
"Allah'ın sana gösterdiği ile insanlar ara¬sında bükmedesin diye sana Kitab'ı hak ile biz indirdik; hainlerden taraf olma! Ve Allah'tan mağfiret iste: şüphesiz Allah çok bağışlayan ve çok merhametli olan¬dır." (Nisa, 105-106)
Yüce Mevlâ, Rasulullah s.a.v. Efendimi¬zi uyarmaktadır. Hırsızlık olayında Beşi¬r'in akrabalarının açıklamalarıyla kanaat sahibi olmasının ve bu kanaate dayalı olarak hüküm vermeye meyletmesinin doğru olmadığını bildirerek, insanlar arasında vahiyle bildirilen ölçülere göre hüküm vermesi gerektiği üzerinde durmaktadır. Suçsuz olan Yahudi hakkında-ki olumsuz kanaati ve - sonradan anlaşıacağı üzere- aslında suçlu ve hain olan Beşir lehindeki düşüncesi dolayısıyla Rasulullah s.a.v. Efendimizin Allah'tan mağfiret dilemesi gerektiğini ifade buyurmaktadır. Ayrıca ayetler hırsızlığı Be¬şir'in yaptığını ve böylece hainlik yapmış olduğunu da açığa çıkarmaktadır.
"Kendilerine hainlik edenleri savunma; çünkü Allah hain günahkârları sevmez. İnsanlardan gizlenirler de Allah'tan giz¬lenemezler. Geceleyin Allah'ın razı ol¬madığı sözü düzüp kurarken O, onlarla beraber idi. Allah, yaptıklarını tamamen kuşatmış durumdadır. Haydi siz dünya hayatında onlara taraf çıkıp savundunuz, ya kıyamet günü Allah'a karşı onları kim savunacak yahut onlara kim vekil ola¬cak?" (Nisa S. A. 107-109)
Devam etmek üzere, şimdilik hoşça kalın…