BAŞYAZI / Mehmet FURKAN


ABD’NİN ORTADOĞU’DAKİ YENİ YAKLAŞIMI: SAVAŞMA SAVAŞTIR (1)

Selam ile…


Selam ile…
LÜTFEN UNUTMAYIN. BU YAZI 20 YIL ÖNCE YAZILMIŞTIR. KENDİNİZE VE DÜNYAYA ‘DEĞİŞEN NEDİR’ DİYE SORUN.
Gazze, dev bir açık hava hapishanesi, Filistin direnişinin, intifada'nın kalbi... Şimdilerde ise Filistin tarihinin en kanlı sayfalarına  tanıklık eden bir (iç) savaş alanı. Dahası savaşan tarafların her ikisi de Gazze'nin, Filistin'in evlatları. Hem de öyle bir savaş ki sanki yüzlerce yıllık kan davası...
Hasta ya da yaralı taşıyan ambulanslara ateş açılıyor, karşılıklı suikast planlan yapılıyor, üniversiteler basılıyor, evler taranıyor ve tüm bunları "intifada'nın çocukları", Filistin'in merhum lideri Yaser Arafat'ın, nam-ı diğer Ebu Ammar'ın bir zamanlar "küçük generallerim" dediği Filistinliler yapıyor. Filistin, bağımsızlık mücadelesini unutmuş, var olmayan bir devletin, var olmayan iktidarı için savaşıyor. Daha da acısı birbiriyle savaştırılıyor.Perdenin ardındaki isimlerse tanıdık. Irak'taki, Lübnan'daki iç savaşların senaryosunu kimler yazıyorsa Filistin'dekini de aynı eller yazıyor.
Ortadoğu'da git gide yayılan iç savaş senaryolarının yazarlarından biri ve söz konusu savaşların yapımcısı ve aynı zamanda yönetmeni olan ABD'nin Ortadoğu'daki cephesi sadece Irak olarak görünüyor.
Ancak ABD'nin bedeni olmasa da ruhu Lübnan'da ve Filistin'de çoktan mevzilenmiş durumda. Hatta önümüzdeki dönemde bu görünmez cephelerden birinin Suriye'de de açılması kuvvetle muhtemel. Ama şimdilik, öncelik Lübnan ve Filistin'de.
Zaten her iki cephede de zeminler "iç savaş" a o kadar uygun ki ABD işini askersiz de çok rahat bir şekilde halledebilecek görünüyor.  Zaten, Irak deneyiminden sonra Lübnan ve Filistin'de açılan bu yeni cephelerde "askeri çözümlerin" adının bile geçmesi olanaksız.
Ama ne derler "demokrasilerde çare tükenmezmiş", hele ki sözü edilen demokrasi "Amerikan demokrasisi" ise hiç tükenmezmiş(!). Ve ABD Ortadoğu'da tıkanan yolunu açmanın çaresini yeni bir strateji üreterek buldu: Savaşma, savaştır...
Yirminci yüz yıl başlarında yine Ortadoğu'da uygulanan "böl-parçala-yönet" stratejisinin bir üst modeli olan "savaşma, savaştır" stratejisinin aslında çok basit bir mantığı var; Irak'ı Irak'a, Lübnan'ı Lübnan'a ve Filistin'i Filistin'e kırdırmak... Bunun içinse adı geçen ülkelerin bıçak sırtı sorunlarına- ki bu sorunların hepsinin temelinde "iktidar paylaşımı" yatıyor- gizli ya da aleni bir şekilde taraf olmak. Gerisi ise 'Wolfowitz'in çorap söküğü' gibi geliyor zaten.
Zira Filistin'deki olaylar da aynen bu şekilde gelişti. Ocak 2006'da yapılan seçimlerde Filistin'in "Hamas" demesi, El Fetih ve Hamas arasında amansız bir iktidar mücadelesini de beraberinde getirdi. 2006 baharında başlayan sürtüşmeler zamanla silahlı çatışmalara dönüştü. ABD ise, İsrail'in de yardım ve onayı ile direk ya da Mısır ve Ürdün üzerinden dolaylı olarak El Fetih'e yardım ederek Filistin'deki konumunu açıkça ortaya koydu. Öyle ki bu yardımlarda askeri mühimmatlardan, kamyonlar dolusu silahtan, roketlerden ve milyonlarca dolardan bahsediliyor. Son olarak da ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, Ocak 2007'deki Ortadoğu seferinde El Fetih'e olan desteklerinin artarak devam edeceğini açıklamış, hatta dünyaya Mahmud Abbas'ın yanında olma çağrısı bile yapmıştı.   İnsanoğlu meraklı bir varlık, haliyle merak ediyor insan ve sormadan duramıyor; ABD'nin daha dün "terörist" dediği Abbas'a/El Fetih'e olan bu ilgisinin nedeni nedir, ABD Filistin'de neden bir "iç savaş" istiyor olabilir? Yanıtlar çeşitli hatta çelişkili, ama malum Ortadoğu burası, sorular kadar yanıtlar da sonsuza doğru uzayabiliyor, birbiriyle çelişebiliyor.  Devam etmek üzere, şimdilik hoşça kalın…