BAŞYAZI / Mehmet FURKAN


ABD YİNE SAVAŞ RÜZGARLARI ESTİRİYOR ! (4)

Selam ile…


Selam ile…
LÜTFEN UNUTMAYIN. BU YAZI 20 YIL ÖNCE YAZILMIŞTIR. KENDİNİZE VE DÜNYAYA ‘DEĞİŞEN NEDİR’ DİYE SORUN.
Dün ABD’nin Irak’a saldırısı için Türkiye’den istediği desteği ve desteğin isteniş biçimini konuşmaya başlamıştık, bugün devam ediyoruz.
Tabii, ABD’nin Türkiye’den istekleri arasında önde gelen ve önemli bir yer tutan yüz bin Amerikan askerinin ülkemize konuşlandırılması ve Trabzon, Giresun limanlarının da aralarında yer aldığı liman ve hava alanlarımızın Amerikan kullanımına açılması hususlarını sadece Irak’a yapılacak bir saldırı kapsamında görebilmek ve değerlendirebilmek mümkün değildir. Anlaşılan odur ki, ABD; adım adım Türkiye’yi işgali istemektedir. ABD’nin ülkemizde konuşlandırılacak askerlerini Türk yargı yetkisinin dışında tutmayı tamamen haksız ve kayıtsız ısrar ve inatla istemesini başka türlü nasıl yorumlayacağız?
Yine, Karadeniz bölgesindeki limanlarımızı da kullanmak isteyerek bölgede kalıcı olmanın ve Hazar petrol yataklarının doğu yolunu tuttuğu gibi, güney yolunu da tamamen kontrol altına almanın hesabını yapmaktadır. Bu arayış ve planıyla ABD’nin bir kirli emeli daha anlaşılmaktadır ki; ABD Azerbaycan ile   İran’ı kapıştırmanın ve Azerbaycan yanında Türkiye’yi İran ile savaştırmanın niyetindedir.
Türkiye, Körfez krizinde en fazla zararı görmüş ülkedir. Zararının bir kuruşu dahi karşılanmadığı gibi, yıllarca petrol boru hattı ambargo kapsamında kapalı kalmış ve zararımız devam ede gelmiştir. Türkiye, “bir koyup üç alma” mantığının acı faturasını  ödemiştir. Elin sakızını çiğnememesi gerektiğini, elin ipiyle kuyuya inilmeyeceğini ;  binlerce kamyonun bağlanması, binlerce işyerinin kapanması ve “Güneydoğu Sorunu” ile iyice anlamış olsa gerektir.
Bugün gelinen noktada,Türkiye; ABD’nin bir yandan dayatır ve tehdit savurur (aba altından sopa gösterir) iken, diğer yandan “ekonomik zararlarınızı karşılayacağız” vaat ve aldatmasına itibar etmemek ve bu oyunu bozmak zorundadır.
Bilelim ki, savaşa girsek de girmesek de; asla masada yer alamayacağız. Kerkük ve Musul’a yönelik taleplerimiz dikkate alınmayacak, Türkmenler’e ABD izin verdiği ve istedi kadar sahip çıkacağız, ABD istemezse Kürt Devleti bağımsızlık ilan etmeyecek.
Yani, savaşa girsek de girmesek de; kazanma şansımız yok, kaybetmeye mahkumuz.
Elin yabancısı rahat dövsün diye komşumuzun elini tutmanın ve hatta komşumuzun başına çökmenin mantığını ve haklılığını bulamazsınız ve gösteremezsiniz. Yüzyıllar boyu birlikte aynı coğrafyada yaşadığımız dostlarımızı kime, niçin, ne adına feda edeceğiz?
Yarın devam etmek üzere, şimdilik hoşça kalın…